URFAHABERMERKEZİ / Abdullah TOPRAK'ın Haberi - Güneydoğu Anadolu’nun ortasında adeta bir masal dağı gibi yükselen Karacadağ, hem doğal hem kültürel zenginliğiyle dikkat çekiyor. Şanlıurfa, Diyarbakır ve Mardin illerinin kesişim noktasında yer alan bu sönmüş volkan, 1952 metrelik zirvesiyle bölgeye hâkim bir konumda bulunuyor.
Kalkan tipi bir yanardağ olan Karacadağ, geniş çaplı lav akıntıları sonucunda oluşmuş ve yaklaşık 120 kilometrelik bir çapa, 8000 km²’lik yüzölçümüne sahiptir. Bazaltik lavlardan oluşan dağ, üç farklı dönemde lav püskürtmüş ve zamanımızdan 100.000 yıl öncesine kadar aktifliğini sürdürmüştür.
Dağın Diyarbakır yönüne bakan kısmında bulunan ince toprak tabakası, sınırlı da olsa tarıma elverişliyken, diğer bölümleri büyük ve iri taşlarla kaplı olduğundan tarıma uygun değildir. Bu haliyle Karacadağ daha çok hayvancılık faaliyetlerinde kullanılmakta; son yıllarda ise kış turizminin gözdesi haline gelmektedir.
Özellikle kış aylarında Şanlıurfa, Diyarbakır ve çevre illerden Karacadağ’ın Siverek bölgesine düzenlenen kayak turları büyük ilgi görüyor. Kar kalitesi ve manzarasıyla dikkat çeken Karacadağ, kayak tutkunları için cazip bir rota haline geldi. Ziyaretçiler burada hem doğayla baş başa vakit geçiriyor hem de bölgenin mistik atmosferini soluyor.
Ancak Karacadağ’ı diğer dağlardan ayıran en önemli özelliklerinden biri de, dilden dile aktarılan etkileyici bir efsaneye sahip olması…
Bir Aşk, Bir Ejderha ve Kararan Bir Dağ
Rivayete göre, Diyarbakır beyinin dillere destan güzellikte bir kızı vardır. Beyin yanında marangozluk yapan yoksul bir genç delikanlı, bu kıza âşık olur. Aşkına karşılık bulmak ümidiyle annesini beyden kız istemeye gönderir. Annesi, oğlunun ısrarlarına dayanamayıp beye çıkar ve sözlerini şu anlamlı manilerle tamamlar:
“Güneşe bakmak olmaz
Gönülü kırmak olmaz
Büyüklük sizde kalsın
Seven ayırmak olmaz”
Bey, kadının sözlerinden etkilenir ama kolay kolay razı olmaz. “Eğer oğlun, atalarımızdan kalan değerli kılıcımızı çalan ve dağlarda dehşet saçan ejderhayı öldürüp kılıcı geri getirirse, kızımı ona veririm” der.
Delikanlı, anasının anlattıkları karşısında gözünü kırpmadan dağa doğru yola koyulur. Fakat ejderhayı görünce ondan önce davranamaz; canavarın ağzından çıkan alevlerle oracıkta yanarak can verir. Can acısıyla göğe yükselen feryadı dağları sarsar. Bu çığlığı duyan annesi, oğlunun öldüğünü hisseder ve şu ağıdı yakar:
“Sandım olacak düğün
Kara gün oldu bugün
Oğlumu alan dağlar
Sen de karaya bürün”
Derler ki, o günden sonra dağın rengi kararır ve ismi “Karacadağ” olarak anılmaya başlanır.
Gerçek mi, söylenti mi?
Bu efsanenin ne kadar doğru olduğu bilinmese de Karacadağ’ın büyüleyici havası, ziyaretçilerine her zaman derin bir hikâyenin izlerini hissettiriyor. Tarih, doğa ve halk anlatılarının buluştuğu bu gizemli dağ, bölgenin kültürel mirasını da yaşatmaya devam ediyor.
Yorumlar
Kalan Karakter: