Bir yıl boyunca hasretle beklediğimiz, maneviyatı en yüksek ay olan Ramazan ayı kapımızda. Rahmetin, bereketin ve mağfiretin sağanak gibi yağdığı bu mübarek ay, bizlere yeniden bir arınma ve paylaşma fırsatı sunuyor. Peki, bizler bu mübarek ayın ruhuna hazır mıyız?
Ramazan, sadece aç kalmak değil; sabır, şükür, yardımlaşma ve birliktelik ayıdır. Geceleri sahura kalkmak, iftar sofralarında sevdiklerimizle buluşmak ve fakir fukaraya el uzatmak, bu ayın bizlere sunduğu en büyük güzelliklerdendir. Ancak, Ramazan’ı sadece fiziki açlıkla sınırlı görmek büyük bir eksikliktir. Asıl oruç, nefsimize hâkim olmak, kalbimizi ve ruhumuzu da arındırmaktır.
Bu ayda yapılan iftar yemekleri, sadece bir sofra paylaşımı değil, aynı zamanda gönül birlikteliğidir. Bir hurmayla açılan iftar, milyonların kalbinde sıcak bir sevgiye dönüşür. Lokmalar bölüşülür, dualar edilir ve en önemlisi, Ramazan’ın bereketi herkesle paylaşılır. İşte bu yüzden Ramazan ayı, sadece mideyi değil, ruhu da doyuran bir zaman dilimidir.
Ne yazık ki, modern hayatın getirdiği hız ve bireysellik, bizleri bu manevi atmosferden uzaklaştırabiliyor. Oysa Ramazan, yalnızlaşmaya değil, birlik olmaya vesiledir. Bu ayda birbirimize daha çok vakit ayırmalı, ihtiyaç sahiplerini gözetmeli ve ibadetlerimize daha fazla yönelmeliyiz. Kalpleri kırmamak, affetmek ve gönülleri kazanmak bu ayın en kıymetli kazançlarıdır.
Ramazan ayı bizlere paylaşmayı, sabretmeyi ve şükretmeyi öğretirken, aynı zamanda bir muhasebe imkânı da sunar. Hayatın koşturmacasında kaybettiklerimizi, ihmal ettiklerimizi ve unuttuklarımızı hatırlamak için büyük bir fırsattır.
Şimdi kendimize sormalıyız: Ramazan’a hazır mıyız? Gönlümüzü, soframızı, dualarımızı ve sevgimizi paylaşmaya hazır mıyız? Unutmayalım, bu mübarek ayın manevi ikliminden en güzel şekilde faydalanabilmek için sadece midelerimizi değil, kalplerimizi de açmalıyız.
On bir ayın sultanı hoş geldi, safa geldi. Ramazan ayımız mübarek olsun!
Yorumlar
Kalan Karakter: