Allah her yerde ilahtır. Emirleri ve yasakları her yerde geçerlidir. İnkar etmekle, karşı çıkmakla bu durumu değiştiremez hiçbir insan. Göklerin işleyişinde, depremlerin meydana gelmesinde, yağmurun yağmasında ilah olduğu gibi devletlerin yönetiminde de, sosyal hayatın düzenlenmesinde de ilahtır. O ticarette olduğu gibi eğitim ve öğretimin her kademesinde da ilahtır. Savaş esnasında ilah olduğu gibi barışın hakim olduğu ortamlarda da ilahtır. Kabul etmeseler bile kimi sanatın veya kimi sanatçının zırvaladığı her sahnede da ilahtır O.
Bir Mü’min için Allah’ın ilahlığının ret edileceği bir yer, bir alan, bir mekan, bir konu, bir durum, bir zaman yoktur. Yasalar da yönetmelikler de buna dahildir, hayatın iş ve işlemleri de böyledir.
Allah’ın ilah olduğunu kabul etmeyen insanlar kendilerine uygun yeni emirler ve yeni yasaklar ihdas ederler. Hayatı idâme ederlerken kendi kendilerine yeteceklerine inanırlar. Allah’a muhtaç olmayacaklarına kanidirler.
Allah; hem bu dünyada ilahtır hem de ahirette ilahtır. Bu dünyada kuralları ortaya serdiği gibi ölümden sonra hesaba çekecek olan da O’dur. Cennete sevk edeceği gibi cehenneme duçar kılacak olan da O’dur. Bu durumun mahiyetine ve seyrine ayetlerle vakıf olmaktayız.
O halde bir insanın sinesinde var olan pislikler (şirk-küfür-nifak) ayıklanmadan doğru ve temiz şeylere inanması, kalbin mutmain olması mümkün değildir. Tıpkı bir ortamdaki pis koku izale edilmeden temiz kokuyu koklamaya çalışmanın imkansızlığı gibi. Temiz su içmek isteyen bir insanın evvela bardağı yıkamakla işe başlaması gerektiğine hepimiz inanırız. O halde şirki, küfrü ve nifakı çağrıştıran nüveler izale edilmeden dile getirilen iman: “Onların çoğu Allah’a ancak ortak koşarak inanırlar.” (Yusuf/106) ayetinin kapsamına dahil olacaktır.
İman ayıklamaktır. Doğruyu yanlıştan, hakkı batıldan, şirki tevhitten, helalı haramdan, Yegane İlahı beşerden, cenneti cehennemden ayıklamaktır.
Evet! Ayıklıyoruz, ayıklamamız gereken her kim, her ne varsa. Hem de behamahal. Dinimizi değiştirmeye kalkışan kişileri de, arzu ve isteklerine göre ayetleri yorumlayan kurumları da içinde debelendikleri şirk düzene uyum göstermeyen hadislere zayıf yaftası vuran insanları da ayıklıyoruz. Ayıklamak zorundayız tüm yanlışları. Ayıklamak zorundayız cennete mani olacak tüm badireleri.
Ne kadar dini değer varsa hepsini yerle yeksan etmekle mesai doldurmaya çalışan ancak gayr-ı İslam’i düzenlere, kafirlere, müşriklere, put ve putperest sistemlere bir tek laf dahi etmeyen kişileri de ayıklamak zorundayız. Hayatımızdan, anlayışımızdan, düşüncemizden, okuduğumuz kitaplardan ayıklamak zorundayız. Ayıklamadığımız her taşın dişimizi kırmaya namzet bir aday olduğunu unutamayız.
Ömür bitiyor. Her an yola çıkabiliriz hesap vermek, yaptıklarımızla karşılaşmak için. Ayrılışların çoğu ansızın gerçekleşmekte. Vedaya zaman kalmıyor çoğu zaman. Dikkatli olmak, dikkatli davranmak, dikkatle ayıklamak, attığımız her adımın nereye denk geleceğine bakmak etmek zorundayız.
İnancı ne olursa olsun deprem esnasında hemen her insanın Allah’a sığındığını gördük gözlerimizle. İçtenlikle O’na yöneldiklerine ve yalvardıklarına da şahit olduk. Dua ve yakarmaları hiç olmadığı kadar içten ve samimiydi her insanın. Zelzele esnasında dini emir ve yasaklara ne pahasına olursa olsun riayet edeceğine, ibadetlerini hakkıyla yerine getireceğine, sadece Allah’ı ilah, rab ve ma'bud olarak kabul edeceğine, dünyaya bağlanmayacağına söz verdiler. Tüm bağlılıkların, sevgilerin, değer atfedilen unsurların geçici olduğunu iliklerine kadar hissettiler.
İşte iman budur ve böyle olmalıdır. Cenneti kazandıracak, cehennemden azat edecek iman günlük yaşama da yansıması gerekir. İmanın hiçbir nüvesi şek ve şüphe barındırmamalı. Zelzele esnasında “Yapacağım ya da terk edeceğim” denilen tüm unsurlar ne pahasına olursa olsun riayet edilmeli.
Deprem yani sarsıntı geçtikten sonra kimi insan yavaş yavaş eski haline döndü. Kimi insan puta tapmaya başladı, kimi insan da beşeri ideolojileri din edinmeye devam etti. Kimi insanın da kendi kendine verdiği sözlere peyderpey sırt döndüklerini görüyoruz.
İnsana verilen her duygunun doğru yönde kullanımı mümkün olduğu gibi yanlış yönde kullanımı da mümkündür. Söz konusu bu dizgin tamamıyla insanın elindedir. İbadet etme veya inkar etme duygusu her insanda vardır.
Bir insan “Allah’a ibadet etmek” suretiyle bu duyguyu kullanabileceği gibi “Şeytan'a ibadet etmek” suretiyle de yanlış yönde de sergileyebilir.
Bir insan helal olan şeylerle yetinebileceği gibi haram olan şeylere sevgi ve muhabbet de gösterebilir.
Yine bir insan isterse temiz bir rızıkla iaşesini temin edebilir, isterse pis işlere dört elle de sarılabilir.
Her şey bir tercih meselesidir. Her tercih ya doğrudur ya da yanlıştır. Doğru ve yanlış ilahi kelamla teyit edilmedikçe doğruya ulaşmak mümkün değildir. O halde ilahi kelam doğrultusunda yanlıştan ayıklanan her doğru kişiyi cennete, ayıklanmayan her yanlış da cehenneme sevk eder.
Ayıklamak akıllanmaktır. Akıllanmak ilahi kelama tabi olmaktır. Akıllanmak feraset ve ilim sahibi olmaktır.
Yorumlar
Kalan Karakter: