Yaşadığımız deprem bir ölüm, bir kıyamet provasıydı. Bizleri, içinde yaşadığımız binaları hallaç pamuğuna çeviren o zelzeleyle bir anda sarsıldık. Kulakları sağır eden sesle yıkıldık, öldük, enkaza dönüştük. Kimimiz öylece orada kaldı, kimimiz de belli bir süreye kadar imtihanımıza devam etmek üzere gözlerimizi yeniden açtık.
Bin bir mucizeyle karşılaştık.
Ahiretteki dirilişin çıplak olacağını üzerimize bir elbise dahi alamadan kendimizi dışarı attığımızda daha iyi anladık. Cebimizdeki paranın, beş para etmediğine hep beraber şahit olduk bu zaman zarfında. Cebinde parası olan insanların dahi aç kaldığına şahit olduk. Can derdine düştük, çil yavrusu gibi etrafa dağıldık, yanı başımızda ölümle pençeleşenlere dahi el uzatamadık.
Çekirgelerin uyanışı gibi gecenin bir saatinde sokakları istila ettik. Kredi çekerek, faize bulaşarak, hak hukuk demeden trilyonlar bağladığımız, uzaktan seyretmekle yetindiğimiz evlerimizin bizi korumadığına, aslında birer mezar olduğuna hep beraber şahit olduk.
Kıyametin kopuşunu, oraya buraya koşuşan insanların çaresizliğini, ölümün soğukluğunu canlı canlı yaşadık. Allah’tan başka yardım edecek, kendisine sığınacak bir merciin, tutulacak bir dalın olmadığını iliklerimize kadar hissettik.
Hala sallanıyoruz, hala o dehşet anına ait psikolojiyi atamıyoruz üzerimizden. Depreşen bir kainatın bize huzur bırakmadığını gördük. Binalar yıkıldı üzerimize, beton yığınlarının altından kaldık. Kimisinin nefesi kesildi, kimisinin de rengi attı. Ancak çar naçar teslim olduk kainatı avucunda tutan yegane sahibine.
İnanan da inanmayan da Allah’a yalvardı deprem anında.
“Bugün ölseniz, ahirete gitseniz, cenneti ve cehennemi gözlerinizle müşahede etseniz, bir tarafta nimetler yurdunu diğer tarafta da yapılan azabı ve ortamını seyretseniz. Hesapla, kitapla, sıratla ve mizanla karşılaşsanız. Dinin yalnızca Allah’a ait olduğunu hakkıyla belleseniz. Kimsenin kimseye sahiplik yapamadığına, en yakın akrabaların dahi birbirlerinden köşe bucak kaçtıklarına şahit olsanız. Kısa bir süre sonra: “Yanlış adamı getirmişsiniz!” diyerek sizi geri gönderseler dünyaya. Gözlerinizi açtığınızda teneşir tahtasında, hazırlanmış kefenin yanında ılık bir suyla yıkandığınıza şahit olsanız, ahirete olan inancınızda herhangi bir değişiklik olur mu? Niçin?” diye bir soru sormuştum öğrencilerime vakti zamanında.
Aynı soruyu kıyameti andıran bu deprem provasından sonra da kendimize, çevremize, içinde yaşadığımız topluma, beraber yürüdüğümüz arkadaşa sormamız gerektiğine olan inancım tamdır.
Kuşkusuz hemen hepimizin vereceği cevap üç aşağı üç yukarı aynı olacaktır.
Canımızla ruhumuzla yaşadığımız deprem bir nevi ölümdü. Hepimiz öldük ve yeniden dirildik.
İman noksanlık kabul etmediğine göre bir mü’minin;
Günün birinde öleceğine, vaad edilen cennet veya cehennemle karşılaşacağına, Kur’an’da anlatılan her olayın gerçekliğine, iyilik veya kötülük adına yaptıklarının karşısına çıkacağına, yanlış düşüncelerinin karşılığını mutlaka bulacağına olan inancı tamdır.
Ancak kendi adıma söylüyorum ibret almadık yaşadıklarımızdan. Bir ders çıkarmadık gördüklerimizden. Amellerimize yanıması gereken inancımızda bir değişikliğe gitmedik. Hala inkarımıza, hala düzenbazlığımıza, hala yalanımıza, hala zulmümüze ve hala hasedimize devam ediyoruz.
Yukarıda dile getirdiğim sorunun cevabı adedinde Yüce Allah kafirlerin ölümden sonra tekrar geri diriltecek olsalar dahi aynı şeyleri söyleyeceklerine, aynı şeyleri yapacaklarına, aynı yalanı, aynı dolanı dillendireceklerine, aynı çıkmaz sokağa sapacaklarına, aynı putlara tapacaklarına ve aynı tağutların peşinden seğirteceklerine kısacası aynı küfrü, aynı şirki, aynı nifakı tekrar irtikap edeceklerine dair bildirimi şöyledir:
"Onların, ateşin karşısında durdurulup, "Âh! keşke dünyaya geri gönderilsek de, bir daha Rabbimizin âyetlerini yalanlamasak ve inananlardan olsak!" dediklerini bir görsen! Hayır! daha önce gizlemekte oldukları şeyler (günahlar) kendilerine göründü. Onlar dünyaya geri gönderilseler bile, yine kendilerine yasaklanan şeyleri mutlaka tekrar yaparlardı. Onlar kesinlikle yalancıdırlar." (En'âm/27-28)
Enteresan bir durum değil mi?
Birçok şeyi yaşamasına rağmen içine saplandığı bataklıktan çıkmak istemiyor insan. Bile bile hakkı ve hakikati inkar etmeye devam ediyor. Kendi kendine şekillendirdiği bir dinin peşinden seğirtiyor.
Yalancının;
Yaşadığı depremden sonra yalanlarına hala devam ediyor olması bu ayetin en bariz göstergesi değil midir? Tapmakta olduğu putun önünde saygı duruşuna, işlediği faize, sergilediği çıplaklığa, kullandığı içkiye, oynadığı kumara, işlediği şen'iyetlere devam etmesi bunun en bariz ifadesi değil midir?
İnanç, yürekten bağlanmanın, kayıtsız ve şartsız teslim olmanın bir ifadesidir.
Yorumlar
Kalan Karakter: