Depremin ardarda vurduğu şehirlerde birçok bina yıkıldı, ayakta kalma mücadelesi veren binalar da terk edilmiş olmanın hüzün reşitalini dışarıya yansıtmak rüzgarın önünde anlamsızca uçuşan perdelere kaldı. Ayakta kalan binalar kimsesizliğin cirit attığı mekanlardan farksız. Vakt-i zamanında insanların yirmi dört saat cıvıl cıvıl kaynaştığı, şen ve şakrak masaların kurulduğu, kahkahaların eksik olmadığı mekanlarda canlılıktan eser yok şimdilerde.
Evet! Son demlerde insanın ve insanlığın psikolojisi bozuk. Ancak bu bozukluk sair zamanlardaki bozuk psikolojilere hiç benzemiyor. Çok farklı tellerden çalıyor.
Zaman mı değişti mekan mı değişikliğe uğradı? Yoksa, evet yoksa insan mı başkalaştı?
Hayat çok kısa. Ensemizden inmiyor ölüm. Gerçi ölüm bizden hiçbir zaman uzak değildi. Ayaklarımızın altında şimdiye kadar güvenle bastığımız toprak sarsıldıkça sarsılıyor, zihni melekelerimizi kaybetmeye başladık. Allah muhafaza…
Saniyeler içinde koskoca bir ömür gelip geçiyor gözlerimizin önünden. Sahi koskoca bir hayatı, boşlukları doldurulmuş bir yaşamı geriye sarmak bu kadar hızlı olabiliyor muydu? Ta başa gitmek ve yeniden geri dönmek…
Yaptıklarımız ve yapmadıklarımız... Yapabilirken yapmadıklarımız, uzaklaşmak gerekirken canımızı dişimize takarak, dost ve ahbabı bir tarafa iterek dört elle sarıldıklarımız silinmiyor gözlerimizin önünden… İncir çekirdeğini doldurmayan bir hayat… Anlamsız ve bayat…
Her şey anlık, Her şey dünyalık… İçinde bulunduğumuz andan ibaret bir yaşam, bir hayat... Olması gerektiği vechiyle ne dünü yaşamışız ne de yarına doğru dürüst bir hazırlık yapabilmişiz… Karman çorman her şey…
Nedense şimdiye kadar pirincin içindeki taşı ayıklamak kimsenin aklına gelmemiş… Akllı olmanın bir yansıması mı yoksa sarhoş kılınmak suretyle bayıltılan düşüncenin bir yansıması mı?
Tüm kötülükleri, icra ettiği yanlışları, irtikap ettiği günahları bir anda silmek istiyor insan. Sanki dün dünyaya gelmiş, her an gidebilir gibi bir duygu depreşiyor sinelerde. Ayaklar kendinden emin basamıyor yere…
İnsanoğlu aciz mi aciz, kimsesiz mi kimsesiz, yalnız mı yalnız… Kesretin içinde yokluğu yaşamak, varlığın içinde anlamsızlaşmak, koskoca kainatta tutunacak bir dala sahip olamamak bu olsa gerek.
Her şey var ancak hiçbir şey yok… Her tarafta insan kaynıyor ancak elinden tutacak, destek verecek bir insana hasret yaşamak…
Ahirete hazırlık bu olsa gerek. Ölümden sonraki bildirimlerin bir provasını yaşadık hep beraber.
Deprem en hassas yerinden ha bire sarsıyor insanı. Ayaklar yere güvenle basmayınca kafalar düzgün çalışmıyor. Akıl işlevsizleşiyor adeta… Hayat anlamsızlaşıyor… Yaşama yüklediğimiz her mana artçılarla beraber yokluğa karışıyor… Ayetlerin mahiyetini kavramayan insanlardan farksız bir durum…
Sırtında taşıdığı insana yeryüzü güven vermezse yaşam diye bir konu kalmıyor ortada. Tat ve lezzet yok oluyor. Bu ahval ve şerait dahilinde rahata ermek, huzuru bulmak, mutluluğa erişmek ne mümkün...
İnsanın güvenebileceği, tutunabileceği bir ipi olmalı. Sapasağlam, kopmak bilmeyen bir ip. Doğru ve sağlam bir kapıya dayamalı sırtını. Haktan ve hakikatten ayırmamalı gözünü… İyiye destek, kötülüğe köstek olmalı yumruklar…
Sarsılan insan ne yapacağını kestiremiyor. Boşlukta süzülen ancak paraşütü açılmayan insanların ruh halinden farklı bir şey sergileyemiyor günümüzde.
Kabul etmek veya reddetmek, karşı çıkıp diklenmek, inkara kalkışmak insana kalmış bir şey. Ancak Allah her yerde ilahtır. Müşrikler bunu kabul etmeseler de… Allah’ın emirleri ve yasakları her yerde geçerlidir. İnkar etmekle, karşı çıkmakla veya üstünü örtmekle değişmeyecek bu durum.
Allah göklerin işleyişinde ilah olduğu gibi devletlerin her türlü yönetiminde de ilahtır. Ticaretin, eğitimin, hukukun, sosyal iş ve işlemlerin tamamında da ilahtır. Giyim ve kuşamın ilkelerini belirtmekte de ilahtır. Kimi sanat veya kimi sanatçının zırvaladığı sahnelerin her yerinde de ilahtır. Zaten yeryüzünde şeytan ve kimi insandan başka Allah’ın ilahlığını tartışan ve yok sayan başka bir varlık yok.
Allah’ın ilahlığının kabul edilmediği her yer güven vermiyor insana.
İşte O ilah, kendi mülkünde istediği gibi tasarrufta bulunmakta.
Bütün bir dünya bir araya gelse bir saniyelik bir depremi engelleyecek güç ve tâkattan yoksunlar…
Yorumlar
Kalan Karakter: