İnsanlar olarak son yıllarda yaşadıklarımızı bir film şeridi gibi gözlerimizin önüne getirebilirsek, birazdan dile getireceğim ayeti daha iyi anlamaya çalışmış oluruz.
Dünyayı kasıp kavuran pandemi ile yaklaşık iki yıl eve kapandık. Pencereden dışarıya bakakaldık uzun süre. Hala dostlarla tokalaşmaktan, hala arkadaşlarla bir arada bulunmaktan korkuyoruz. Hala serbestçe dolaşamıyoruz şehrimizde. Ya… deyip duruyoruz.
Pandemiden cesaret alan fiyatlar haliyle azgınlaştı. Her gün yepyeni bir zam ile fırladık yataklarımızdan. Gözlerimiz kamaştı. Yangın cebimize dokununca avaz avaz bağırmaya başladık.
Deprem ile sarsıldık. Asrın felakati olarak adlandırdık. Ölenlerimizi bile doğru dürüst sayamaz olduk. Evsiz kaldık, çadırlarda yattık, üşüdük, aç kaldık, susuz kaldık, kimsesizliğe alışmaya çalıştık. Enkaz altında yaşam mücadelesini vermeye çalıştık. Yaralandık, sakat kaldık.
Sel ile sürüklendik. Yağan yağmuru rahmet sandık ama akan suya kapıldık. Evlerimiz, arabalarımız, canlarımız sürüklendi. Yollarımız, caddelerimiz harabeye döndü. Mahallelerimiz yaşanmaz oldu. İş yerlerimiz suyla doldu taştı. Ticaretimiz kesada uğrayınca bir nebzecik de olsa olayın vahametini anladık ama boğazımıza kadar da balçığa saplanmıştık. Nefes almakta zorlandık. Her şeyi ama her şeyi maddiyatla ölçmeye çalıştık.
Rusya-Ukrayna savaşı ile gözlerimizi açtık. Önceleri inanamadık. Kimimiz sevindi, kimimiz daha beter olsun dedi yaşananlara. Ancak gıda maddelerinin sevkiyatı durunca savaşın ne menem olduğunu az da olsa anladık. Aç kalınca, gıda maddelerinin bazılarına ulaşamayınca nimetlerin kadr-u kıymetini anlamaya başladık. Gemiler hareket edemez oldu denizlerde, hareket edenler de vurularak karanlıklara gömüldü.
Bu yazın yaşadığımız aşırı sıcaklıklara ne diyeceğimizi düşünürken, imdadımıza küresel ısınma yetişti. Güzel bir isimdi. Kimseyi suçlayan bir tarafı da yoktu. Çok da masumdu.
Her olaya bir bahane bulduk. Bahanemiz çoktu, mahirdik bu konuda. Ne de olsa mürekkep yalamıştık. Kurumuş yapraklar dahi O zatın bilgisi olmadan düşmüyordu. Ama biz inadına sebeplere sarılıyorduk. Sebepleri ortadan kaldırınca kurtulacağımızı sanıyorduk. Sebepleri var edene yönelmek aklımızın ucundan bile geçmiyordu. Unutmuştuk kendisini.
Evet evet, bahanemiz vardı ve hazırdı. Papağan gibi sıralıyorduk her birini. Suçluyu da suçsuzu da iyi tanıyorduk. Ballandıra ballandıra anlatıyorduk muhatabımızın kalbini çekmek için.
Dış güçler suçluydu.
Muhalefet bir numaralı suçluydu.
İktidar zaten beceriksizdi.
Şu depremde yıkılarak insanların başına mezar olan binaların tek sorumlusu mühendislerdi. Para yiyiyordu muteahitler. İşçiler, konuşmaya bile değmezdi. Belediye denetim yapmıyordu. Kanunlar yetersiz, vicdanlar kurumuştu, mahkemeler bu işlerle uğraşmıyordu.
Bizler hiçbir zaman suçlu olmadık. Sütten çıkan ak kaşıktık. Suçlu hep başkasıydı ve böyle de olmalıydı.
Sen suçlu,
Bu suçlu,
O suçlu,
......
Sizler suçlu,
Bunlar suçlu,
Onlar suçlu
Her şeyi söyledik, her yolu denedik ama şu ayeti hiç dile getirmedik. Dile bile getiremezdik, üzerinde düşünemezdik çünkü korkuyorduk kendimizden, çevremizden. “Görmüyorlar mı ki, onlar her yıl bir veya iki kere belaya çarptırılıp imtihan ediliyorlar. Sonra ne tövbe ederler, ne de ibret alırlar.” (Tevbe/126) Allah muhafaza buyursun bizleri. Rabbim bizleri tevbe eden kullarından eylesin. Rabbim, yanlışlarını bilip bir daha yanlışa tevessül etmeyen kullarından eylesin.
Bütün bir dünya dört beş yıldır ardarda gelen küresel bela ve musibetlerle boğuşuyor. Açık olarak görülüyor bu. Belki de uğraşıyor görünüyorlar.
Yetkililer ne suçluyu bulabildiler ne de sorunları çözebildiler.
Ancaaak yapabildiğimiz tek şey; biz hariç herkesi suçlu görmekle işe başladık. Cereyan eden her olayın birer imtihanın müsebbibi olduğuna kendimizi ve çevremizi inandırmaya çalıştık.
Bela ve musibetlerin ilahi birer ikaz olabileceğini aklımızın ucuna dahi getirmedik.
Dünya kendisi bir imtihandı. Meydana gelen her şey bu imtihanın bir parçası değil mi?
Peki, yakın zamanlarda başımıza gelen tüm bu felaketlerin bu ayetle ifade edildiği gibi ilahi birer imtihan idiyse…
Ve bizler de yaşadığımız olumsuzlukların ardından tevbe edip ibret almadıysak…
Yorumlar
Kalan Karakter: