İslam bir bütündür. İstenen neticeye ulaşmak adına Kur’an’ın dile getirdiği konuların tamamını birlikte değerlendirmek gerekir.
Mesela salt bir şekilde inanç sisteminden yola çıkarak İslam’ı anlamaya çalışmak doğru bir sonuca, olması gereken bir neticeye ulaştırmayabilir bizi. Aynı şekilde İslam dininin sadece ibadetlerden müteşekkil olduğunu iddia etmek de bizi olması gereken neticeye ulaştıramayabilir. Gerek bireysel gerek toplumsal bazda sosyal hayatı düzenleyen kurallarından yola çıkmak ya da ceza-i müeyyideleri dile getiren hükümleri diğer konulardan bağımsızmış gibi anlamaya ve anlatmaya çalışmak her zaman doğru bir sonuca ulaştırmayabilir.
İnanç esasları ibadeti zorunlu kılar, beraberinde sosyal bir hayatı ve sosyal hayatın devamı için uygulanması gereken ceza-i müeyyideleri de zorunlu kılar.
Bir insan nasıl ki sadece bir kulaktan, bir parmaktan, bir ayaktan, bir bacaktan, bir göbekten, bir dalaktan, bir kalpten, bir gözden, bir kafadan müteşekkil değilse İslam da sadece bir konudan müteşekkil değildir. Yerinden kopmuş bir parmak insan vücudunun tamamını ifade etmez.
Bir teker araba değildir ancak her arabanın bir tekeri vardır. Bir tekerden yola çıkarak bir arabayı anlamaya çalışmak akıl karı değildir.
“İslam günümüzde neden işlevsizdir?” sorusunun insanların kafasında oluşuyor olmasının en önemli sebebi zikrettiğimiz yaklaşım tarzıdır.
Dünyanın neredeyse tamamında İslami hükümler devlet sistemlerinden lağvedilmiş, uygulamadan ve icra konumundan uzaklaştırılmıştır. Elleri ve ayakları kesilmiş bir gövdeden yürümesini, koşmasını hatta savaşmasını beklemek insafsızca bir yaklaşımdır.
Her türlü baskı ve kısıtlamaların olduğu bir beldede bireysel bazda İslam’ı yaşamaya çalışan insanlara bakarak İslamı eleştiri yağmuruna tutmak hakkaniyete uygun değildir.
Sapıtmadan istikamet üzere yürüyebilmek ve doğru bir anlayışa sahip olmak için İslam’ı her yönüyle öğrenmek, bir bütün olarak yaklaşmak gerek. İslam’ın ileri sürdüğü her tez, tek başına değerlendirilmemelidir.
İslam dini; bu yönüyle diğer dinlere ve ideolojilere hiç benzemez. Çünkü İslam hayatın tamamını kapsar. Her olayla ilgilidir, her soruna karşı bir önerisi, her yaraya bir ilacı, bir yönlendirmesi vardır. Aklımıza gelen, yaşamı ele alan, insanla ilgili olan her ne konu varsa bilinsin ki o konu İslam'ın bir konusudur ve ilgi alanındadır.
Çalışmak, helal yollardan para kazanmak ve zengin olmak İslam’ın bir konusudur. Fakirlik, zekat ve sadaka vermek de İslam’ın önceki konusunu tamamlayan bir parçasıdır. Zekat ve sadakayı ortadan kaldırır veya zekatı zorunlu olmaktan çıkarırsanız bu insanların niye bu kadar zengin olduğunu ileri süremezsiniz. Ya da haram kazancın önünü açarsanız aşırı zenginliğin önünü de açmış olursunuz. İnsanlardan helal bir yolla çalışmayı isteyen dinimiz diğer taraftan kazandığı maldan, elde ettiği paradan fakir fukaraya zekat vermeyi de emreder.
Kazanç meselesine sadece zengin cephesinden ya da sadece fakir cephesinden bakmak doğru bir bilgiye eriştirmez insanı.
Hırsızlığı yasaklayan dinimiz teşebbüs edenlere el kesme cezasını uygular. El kesmenin olmadığı bir yerde hırsızlık vak'alarının çoğaldığından bahsetmek doğru değildir.
Gerektiği zaman savaşmak İslam'ın bir emri olduğu gibi şartlar oluştuğunda barış yapmak da İslam’ın bir emridir. Olaylara sadece barıştan ya da sadece savaştan bakmak doğru bir neticeye ulaştırmaz insanı.
Vakti ve zamanı gelen insanların evlenmesi İslam’ın bir konusu olduğu gibi anlaşmazlıklar zirve yaptığında usulüne uygun boşanmayı emreden de İslam’dır. Aile kurumuna salt bir nikah makamından ya da salt bir boşanma durumundan bakmak doğru bir neticeye ulaştırmaz kişiyi.
Devletin yönetimi de İslam'ın bir rüknüdür İslam'a göre yönetilmek de.
Mahkeme de İslam'ın bir köşesidir mahkum olmak da.
İbadet nasıl ki İslam’ın bir bölümüdür dünyevi işlerde çalışmak, yaşam alanlarını şenlendirmek de İslam’ın bir bölümüdür.
İşverene söyleyecekleri olduğu gibi işçiye söyleyecekleri de vardır.
Uzun sözün kısası şu: İslam ihtiva ettiği konuların tamamıyla İslam’dır. İnanç esaslarıyla, ibadetleriyle, sosyal iş ve işlemleriyle ve uygulaması gereken ceza-i müeyyideleriyle bir bütündür. Bir yaşam çeşididir.
Özellikle Türkiye’de son yüz yıldır İslam’ın ceza-i müeyyideleri uygulama alanından lağvedildi. İslam’ın öngördüğü ceza olmayınca İslam’ın istediği davranışlar yeterli düzeyde gerçekleşmeyebilir. Diğer taraftan Müslümanlar her türlü şirki işlemeye zorlandı. İnanç bozulduğu vakit davranışların düzgün olması da beklenmez. Diğer taraftan haramlar alenileştirildi. Allah’ın emirlerini uygulamak isteyen insanlar köşeye sıkıştırıldı.
Bu ortamlarda kısmen de olsa dinlerini yaşamaya çalışan insanlar eleştiri yağmuruna tutuldu.
El insaf!
Türkiye’de İslam’ın yürüyen ayağını kesen bir kesim: “Bu İslam niye böyle?” diyerek ortalığı inletmeye başladı.
Bilmem anlatabildim mi?
Yorumlar
Kalan Karakter: