Her insan fıtrat üzere, tertemiz, yalan, hile ve desise bilmeyen bir varlık olarak dünyaya gönderilirler. Gözlerini dünyaya açan insan içinde yaşadığı topluma göre biçimlenmeye ve şekillenmeye başlar. İçinde büyüdüğü aile, çevre şartları, yürürlükte olan kural ve kaideler, eğitim ve öğretim ilkeleri, devlet iradesi ve siyasi güç, suçlulara verilen cezalar kişiyi şekillendirmede önemli etmenler olarak karşımıza çıkmaktadır.
Her sistem bünyesinde gözlerini dünyaya açan insanları kendisine benzetmek, kural ve kaidelerine uyum sağlayan, kul ve köle ruhlu, itirazı bilmeyen biat eden bireyler yetiştirir.
Laik sistemlerde yetişen insanlar; toplumda zuhur eden sorunların çözümünde, kurumlarda var olan iş ve işlemlerinin yürütülmesinde, münevver insanlar yetiştirmek için uygulanacak eğitim müfredatında dini emir ve yasakların uygulanamayacağını ileri sürerler. Din mâbedlere mahpustur, din sinelere mahpustur, evlere mahpustur. Cadde ve sokaklara inemez. Kurumların iş ve işleyişine müdahale edemez. Devlet dairelerinde uygulanan mesai, kişinin dini ibadetlerini yerine getirmeye göre düzenlenemez. İbadetlerini vaktinde ve olması gerektiği vechiyle yerine getirmek isteyen kişiler de mesai saatlerinin izin verdiği kadarıyla iktifa etmek zorundadırlar. İslam’ın Yüce Allah’tan geldiğini söyleyip sosyal hayata müdahil olamayacağını ileri sürmek kadar büyük bir handikâp, büyük bir çelişki, büyük bir oyun, hokus pokus yoktur yeryüzünde. Firavun hükümran olduğu sistemini ayakta tutmak için gözünü kırpmadan yeni doğan insanları katletmekle yetinmemiş, yetişkin insanların düşüncelerinde bir kayma meydana gelmemesi adına da sihirbazları kullandığını hepimiz gayet iyi biliyoruz.
Beşeri sistemler kötülüğü sıradanlaştırmak, sıradanlaşan kötülüğü de meşrulaştırarak çoğaltmak için vardırlar. Gayeleri ve hedefleri bundan başka değildir. Çoğu zaman da meşrulaştırdıkları kötülüklerin isimlerini bile değiştirirler farkına varılmasın diye. Kötülük ile mücadele ettiğini dile getiren insanlardan geçilmez ortalık. Hamiyetperver bir dili hümanizma şarkıları eşliğinde kullanılmasından da çekinmezler.
Bu vesileyle sıradanlaşan kötülük gün geçtikçe canavarlaşır ve her tarafı istila eder günün birinde. Toplumda intihar eden insan sayısına bakın ne demek istediğimi daha iyi anlarsınız. Yeri ve zamanı geldiğinde sıradanlaştırılan kötülük hem koruyucularını hem de savunucularını yutmaya mâhkumdur.
Laik sistemlerin savunucuları İslam Dininin Yüce Allah’tan geldiğini kabul ederler ve bunu dil ucuyla da dile getirirler. Yüce Allah’tan geldiğine inanılan dinin hayata müdahil olmasını, iş ve işlemleri düzenlemesini, mesai saatine karışmasını istemezler. Evet, hayata karışmayan, hayata müdahale etmeyen iş ve işlemleri sevk ve idare etmeyen bir din… Bu düşünce dindar insanların yetişmesine de çoğu zaman manidir.
Beşeri sistemler; kendisine biat eden, sorgulama yapamayan, ileri sürdüğü kanun ve kuralları tartışmadan kabul eden, kendisinin dışındaki her şeyi sorgulayan ama kendisini sorgulamayan, boyun büken ve içselleştiren insanlar yetiştirmek öncelikli görev olarak telakki ederler.
İslam ise insanın aslına (fıtratına) uygun bir yaşamı sürdürmesi için telkinde bulunur. Kulları kullara kul olmaktan kurtarmak sadece Allah’a boyun büken insanlar yetiştirmek ister. Fıtratı bozmayacak, dümura uğratmayacak işlemleri ileri sürer. Mesaisi bu minvaldedir. Çünkü Yüce Allah mukerrem insanı, İslam’ı en güzel şekliyle anlayabileceği, kavrayabileceği ve yaşayacağı bir yapıda, bir özellikte yaratılmıştır. İslam’dan uzaklaştırılan her birey fıtratı bozulmuş, akli melekeleri dümura uğratılmış, kul ve köle kılınmış bir bireyden başkası değildir.
Beşeri sistemler insanları bozarak değiştirmeye, çizdikleri yolda yürümeye odaklanırken İslam dini insanın değişmemesini, aslına bağlı kalarak bir hayatı sürdürmesini öğütler.
İslam’ın öğretileri açık ve nettir. Gizlilik ve kaypaklık barındırmaz bünyesinde. Bizlere düşen görev de bu açıklığı, bu berraklığı net bir şekilde ortaya koymaktır.
Dinin gerçek manada anlatılması ve yaşanması konusunda sistem(atik) bir şekilde önüne geçiliyor olması ne anlatanı temize çıkarır ne de dinleyen kesimleri...
Aslında bir yönüyle dini, olması gerektiği vechiyle öğrenmesi ve yaşaması herkesin bizzat kendisinin üzerinde farz-ı ayn olan bir görevdir. Anlatan kişiler olmasa bile her insan aklını kullanarak İslam’a girmek zorundadır.
Eksik anlatıldı, yanlış aktarıldı, bilmiyordum, duymadım, okumadım demek kimseyi temize çıkarmaya yeten bir sebep olmayacaktır kıyamet gününde.
Beşeri sistemlerin düzenlediği dünya hayatı ile ahiret hayatı arasında bir bağlantı sağlamak mümkün değildir. O yüzden beşeri sistemlerin öngörüleri ile düzenlenen bir hayatın sonu İslam’ın var olduğunu söylediği cennet ile noktalanmaz. Cennet İslam’a göre vardır. Kur’an ile çerçevesi çizilmiştir. Allah’ın bir vaadidir. Allah’ın vaadi de İslam ile gerçekleşecektir. Bundan şüphe yoktur.
Kur’ân’ın istediği bir hayata, bir düşünceye, bir yaşama sahip olmayan insanların cennete gitmeyeceklerini açık, net ve kesin bir dil ile ortaya koymadan İslam dinini anlatamazsınız ve çevremizde yaşayan insanlara kabul ettiremezsiniz de.
Devletlerin işleyiş sistemlerini insanlar kurgular. Ya ilahi kurallara göre düzenlenir ya da beşer dediğimiz yaratılmış şahıslara göre bir düzen ortaya konulur. İyi kurgulanan bir devlet sisteminde iyi insanlar yetişir, kötü kurgulanan bir devlet sisteminde de kötü insanlar yetişir. Yüce Allah’ın istediği cezaları uygulayan devletlerde infiale yol açacak iş ve işlemler kolay kolay gerçekleşmez. Ancak beşeri kurallar ile yürütülen bir devlette her an bir infial haberi ile karşılaşmanız mümkündür. Çevrenizde var olan infiale yol açan olayları, intihar ve cinayetleri getirin gözlerinizin önüne, o zaman ne dediğimizi daha iyi anlarsınız.
İyi insanların çok olduğu devletlerde refah, huzur ve mutluluk üst seviyeye doğru her geçen gün biraz daha tırmanır. Refah, huzur ve mutluluğun az olduğu ya da insani hasletlerin her gün biraz daha yok olduğu ülkelerde var olan sistemin kötü olduğunu ve kötü kurgulandığını, birilerini kayırdığını, birilerine göre tavır alındığını söylemek için kâhin olmaya gerek yoktur.
Hangi olayı ele alırsanız alın ortaya çıkan istenmeyen sonuçların; İslam’ın devlet bazında sistemsel olarak uygulanmasını önerdiği kurallara riayet edilmemesinden mütevellit meydana geldiğini göreceksiniz. Bu dediklerimi görmüyorsanız ya İslam’ı bilmiyorsunuzdur ya da İslam’a göre bir düşünceye sahip değilsinizdir.
Beşeri kural ve kaideler ile cinayetlere, boşanmalara, kan davalarına, intiharlara, psikolojik sorunlara, huzursuzluklara, tacizlere, tecavüzlere, hırsızlıklara, sarhoşluğun getirdiği ölümcül trafik kazalara, aldatmalara, ihanetlere mani olamazsınız.
Bu mümkün değildir.
Yorumlar
Kalan Karakter: