İman meselesi es geçilecek, yok sayılacak bir mesele değildir. İman sahibi olanlar diğer insanlardan gördükleriyle farklıdırlar, yaptıklarıyla farklıdırlar, yaşam biçimleriyle farklıdırlar, sahip oldukları fikirler, ortaya koydukları hedefler açısından farklıdırlar.
O yüzden iman etmiş her insan İslam hukukunun kabul ettiği kural ve kaidelere tabi olmak zorundadır. İnanmayan insanları da İslam hukukuna tabi olmaya zorlamak da başka bir ifadeyle doğru bir yöntem olmayacaktır. Hristiyan, Yahudi, Budist ve Ateist olan insanlara İslam hukukunun gereklerini zorla uygulamaya çalışmanın yanlışlığını vurguladığımız gibi Hristiyan Avrupa hukukunu da Müslümanlara zoraki bir şekilde uygulamaya kalkışmanın da doğru olmadığını söylemek durumundayız. Bunu bu şekilde bellemek ve belletmek hepimiz için kaçınılmaz bir görevdir.
İslam hukuku insanların söz ve fiillerine göre hüküm verir. Hiç kimsenin kalbinde sakladığı düşüncesine göre karar vermez. Kalpte saklanan düşünce ve niyetin sorgusu Yüce Allah’a aittir ve bu sorgu ahiret yurdunda gerçekleşecektir. Ancak bir insan kâfir olduğunu söylemişse (içten içe iman etse bile) ona İslam hukukuna göre bir muamele uygulanamaz. Çünkü biz insanların iç âlemini bilemediğimiz gibi açarak kontrol etme gibi bir memuriyetimiz de yok.
Başka bir insan da mü’min olduğunu söylemişse (içten içe kâfir ya da münafık olsa dahi) ona da İslam hukukunun dışında başka bir hukuki kural uygulayamayız. Müslümana, Müslüman dememiz iman açısından son derece gerekli olduğu gibi ateistlere de “Allah’a inanmayan dinsiz” demek zorundayız.
Asıl olan kişinin ağzından çıkan sözlerdir, davranışlarıyla sergilediği fiillerdir, elleriyle alkışladığı durumlardır. Ölünce veya ölmeden önce kişi İslam hukukuna uygun bir muamele görmek istiyorsa sözlerine de fiillerine de düşüncelerine de dikkat etmek zorundadır. Yüce İslam dini kimselerin oyuncağı değildir. O yüzden bir insan öldüğünde sözleriyle ve fiilleriyle saldırdığı Yüce İslam Dinin hukukuna uygun bir muameleye tabi tutulmayı isteme haklarına sahip değillerdir. Kişi inandığı dini açısından net olmalıdır. Yaşam süresince ateist olarak yaşamak, bu minvalde dini değerlere saldırmak veya yok saymak kâfirlerin özgürlüğü olarak telakki edildiği gibi bu gibi kişilerin öldüğünde cenaze namazına iştirak etmemek, camiden kaldırılmamasını istemek de Müslümanların özgürlüğüdür. Bu özgürlük kısıtlanamaz. Adamın zaten dini değerlere ihtiyacı yoktu.
Bu keşmekeşliğin yaşanıyor olmasının en bariz sebebi de ne yazık ki laik sistemlerdir. Çünkü laik sistemler Müslümanlardan sosyal hayatta İslam dininin emir ve yasaklarının hiçbir şekilde karıştırılmasını, sosyal hayatta bir dindarlığın var olmasını ve gerçek manada dini hukukun uygulanmasını da istemez. O halde Müslümanları; Müslümanların mahallesine ve Müslüman mahallenin kural ve kaidelerine göre yargılamanız gerekir. Müslümanları; kâfirlerin, müşriklerin ve ateistlerin mahallesine, onların ortaya koyduğu kurallara ve kaidelere göre yargılamaya kalkışmak bir başka açısından en büyük zulümdür.
Müslümanları hem kâfirlerin ve müşriklerin mahallelerinde ikamet etmeye zorlayacaklar hem de bu Müslümanları, İslam hukukunu yaşayamıyor olmakla itham ederek alay edecekler. Olacak şey mi bu? Bu konuda ısrar edenlere yönelik “Az hin değilsiniz.” diyorum.
Şunu açık yüreklikle vurgulamak istiyorum. Her günahın iki boyutu vardır. Gizli işlenen günahlar ve açıktan açığa işlenen günahlar. Kimsenin görmesini istemeden gizli gizli işlenen her günah sadece günahtır ve sahibini ilgilendirir. Hesabı da Yüce Allah’a kalmıştır. Yüce Allah da dilediğini affeder dinlediğinden de hesabını en ince noktasına kadar sorar. Ancak şurası unutulmamalıdır ki insanların görebileceği ve üzenebileceği bir şekilde açıktan açığa işlenen günahlar ise hem isyana hem fasıklığa hem inkâra hem de şirke sebebiyet verebilir. En basit kısmı da özentiye yol açmasıdır.
Allah muhafaza buyursun!
Mesela bir insan gizli kalmak şartıyla oruç tutmayabilir, namaz kılmayabilir. Kimseye çaktırmadan orucunu yiyen ve namaz kılmayan kişinin günahı kendisi için sadece birer günah olarak hesap defterine yazılmaktadır. Diğer bir insan da oruç tutmamakla kalmıyor aynı zamanda namaz da kılmıyor. Oruç tutmamak, namaz kılmamak ile de sınırlı kalmıyor bu şahıs. Bu halini Yüce Allah’a meydan okurcasına, insanları özendirircesine alenen izhar ediyor. Bu insan bu halini yani işlediği günahları sosyal hayatın akışı içinde insanlara göstermeye de çalışıyorsa bu durum isyana, fısk-u fücura, karmaşaya hatta şirke ve küfre de yol açabilir. İçki içmek de böyledir, kumar oynamak da böyledir, faize bulaşmak da böyledir, tesettür emrine riayet etmemek de böyledir.
Bir de bir insanın işlediği bu günahlarını sosyal medya aracılığıyla paylaştığını, sayısız insana ulaştığını varsayalım. Yüce Allah’ın yasakladığı günah içerikli bir paylaşım; ulaştığı kişi sayısınca ya da orta yerde durduğu süre zarfında sahibi için günaha yol açmaz mı? Günahtan günah yazılmaz mı?
Sosyal medya bir hesap defteri gibi işliyor günümüzde. Kişinin yıllar önce söylediği sözler, yaptığı fiiller, yazdığı yazılar, çizdiği resimler ve çevirdiği entrikalar hemen konuluyor önüne. Bir de bu kişinin ahirette ki durumunu getirin gözünüzün önüne…
Gizli saklı kalmaksızın her şeyi ortaya seren defterler, en ince ayrıntıyı dahi yakalayan kameralar, zamana direnen fotoğraflar, itina ile saklanan hatıra defterleri, eş ve dosttan gelen itiraflar, olayın her anına tanıklık yapan şahitler ve diskalifiye edilememiş deliller ortaya konulduğunu varsayın. Üstüne üstlük hesap gününde bedene ait kimi organların dile geldiğini ve işlenen fiillere, söylenen sözlere, çevrilen entrikalara şahitlik yaptığını getirin gözlerinizin önüne…
Vay anam vay…
Vay babam vay…
Müthiş bir sahne, öyle değil mi? Kaçamak yok, kıvırmak, kaytarmak, kurtulmak, yapmadım, gitmedim, bulunmadım demek yok.
İslam'a Tabi Olmak
İman meselesi es geçilecek, yok sayılacak bir mesele değildir....
Yayınlanma :
12.04.2025 21:09
Güncelleme
: 12.04.2025 21:22


Yorum Yazma Kuralları
Lütfen yorum yaparken veya bir yorumu yanıtlarken aşağıda yer alan yorum yazma kurallarına dikkat ediniz.
Türkiye Cumhuriyeti yasalarına aykırı, suç veya suçluyu övme amaçlı yorumlar yapmayınız.
Küfür, argo, hakaret içerikli, nefret uyandıracak veya nefreti körükleyecek yorumlar yapmayınız.
Irkçı, cinsiyetçi, kişilik haklarını zedeleyen, taciz amaçlı veya saldırgan ifadeler kullanmayınız.
Türkçe imla kurallarına ve noktalama işaretlerine uygun cümleler kurmaya özen gösteriniz.
Yorumunuzu tamamı büyük harflerden oluşacak şekilde yazmayınız.
Gizli veya açık biçimde reklam, tanıtım amaçlı yorumlar yapmayınız.
Kendinizin veya bir başkasının kişisel bilgilerini paylaşmayınız.
Yorumlarınızın hukuki sorumluluğunu üstlendiğinizi, talep edilmesi halinde bilgilerinizin yetkili makamlarla paylaşılacağını unutmayınız.
Yorumlar
Kalan Karakter: