Geçen hafta eksiğiyle fazlasıyla Miraç kandlini kutladık hep beraber. Kimisi karşı çıktı bu hadiseye, kimisi hadislerle cevap verdi. Miraç olayına “siz uçun” diyerek alay edenler bile çıktı.
Her yıl bu vakitlerde özellikle hadislere karşı alerjisi olan bir kesim Miraç’ın uydurma olduğunu ileri sürerler. Özellikle beş vakit namazın bu günde farz kılındığına karşı çıkarak önceki ümmetlerden kalma bir ibadet olduğunu iddiaya kalkışırlar. Beş vakit namazın Miraç hadisesiyle ilgili ve alakalı olmadığını dillendirirler her platformda.
Biraz gecikmeli de olsa Miraç hadisesi ile ilgili bir iki soru sormak istiyorum bu düşünceye sahip olan insanlara.
“Kendisine ayetlerimizden bir kısmını gösterelim diye kulunu (Muhammed’i) bir gece Mescid-i Haram’dan çevresini bereketlendirdiğimiz Mescid-i Aksa’ya götüren Allah’ın şanı yücedir. Hiç şüphesiz O, hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir.” (İsra/1) ayeti bizim İsra gecesiyle ilgili olan tek ayetimizdir.
Mekke’den Kudüs’e yolculuk olan İsra ayetle; Kudüs’ten göğe yükselmek olan Miraç ise hadisle sabittir.
Ayetle sabit olan İsra, inkar edilemediğinden yorumlamaya kalkışılır hadisle sorunu olan insanları. Ancak bunu da kendilerine göre yorumlayarak mecrasından uzaklaştırdıklarına hep şahit olmuşumdur. Bu yorumlama tarzı elbette onları bağlar. Elbette yorumlarından sorumlu tutulacaklardır. Ayetleri inkar etmediklerinden dolayı bu konu üzerinde fazla durmak istemiyorum.
Kuşkusuz beş vakit namazın Miraç hadisesinde farz kılındığı ile ilgili bilgiyi hadislerden öğreniyoruz. İşin içinde hadis olunca huylanan ve şaha kalkan bazı aklı evveller çıkıyor ortaya. Bu düşüncede olan insan sayısı bir hayli fazlalaştı son dönemlerde. Namazın önceki ümmetlere de farz kılındığını ileri sürerek bi’setin ilk gününden itibaren zaten var olan bir ibadet olduğunu iddia etmeye kalkışmaları garabetten başka bir şey değildir. İleri sürdükleri bu düşünceyi muhattaplarına kabul ettirdikleri vakit, hem hadisleri diskalifiye etmiş olacaklar hem de hadislerle anlatılan Miraç olayını ortadan kaldırmış olacaklar İsra'yı yorumlayarak mecrasından çıkardıkları gibi. "Allah akıl fikir versin" demekten başk bir şey gelmiyor elimizden.
Şöyle bir örnek vermek istiyorum. Oruç’un önceki ümmetlere de farz kılındığını hepimiz biliyoruz ve inanıyoruz. Bu bilgi ayete dayanmaktadır. Oruç’un bizlere, yani Müslümanlara hicretten yaklaşık bir yıl sonra farz kılındığı da gelen rivayetler arasında. Hadislerle arası bozuk olan bu insanların Oruç’un bi’setin ilk gününden beri farz kılındığını ve tüm Müslümanların zaten oruç tuttuklarını niye ileri sürmediklerine şaşırıyorum doğrusu.
Oruç ibadeti niye bi’set ile farz kılınmadı ki? Ne de olsa bu ibadet, önceki ümmetlerde de farzdı. Şu ayeti anlamak için izahata gerek var mı bilmiyorum? "Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakınmanız için oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi, size de farz kılındı." (Bakara/183)
Namazın farz kılınma zamanına laf yetiştirmeye çalışanlar orucun farz kılındığı vakit ile ilgili bir kelime söyleyememeleri dikkate şayan bir başka konu.
Hadislere pervasızca saldıran zavallı insanlara cevap vermiyorum. Cevap verilecek bir konu olarak da görmüyorum.
Peygamber Efendimiz (s.a.v)'in Miraç’a çıktığını kabul etmeyen birileri bu olayın akla uygun olmadığını, bir insan için böyle bir yolculuğun imkansız olduğunu ileri sürerek kabule yanaşmadıklarını da biliyoruz. Miraç hadisesini kabul etmeyen bir insanın şu ayeti niye hala inkar edemediğini, karşı çıkmadığını sormak istiyorum? Bakalım bu ayete nasıl bir kılıf bulacaklar, ya da nasıl yorumlayarak mecrasından koparacaklar?
"Kitaptan (Allah tarafından verilmiş) bir ilmi olan kimse ise; Gözünü açıp kapamadan ben onu sana getiririm, dedi. (Süleyman) onu (melikenin tahtını) yanıbaşına yerleşmiş olarak görünce: Bu, dedi, şükür mü edeceğim, yoksa nankörlük mü edeceğim diye beni sınamak üzere Rabbimin (gösterdiği) lütfundandır. Şükreden ancak kendisi için şükretmiş olur, nankörlük edene gelince, o bilsin ki, Rabbimin hiçbir şeye ihtiyacı yoktur, çok kerem sahibidir." (Neml/40)
Gidişi ve dönüşü yaklaşık dört bin beş yüz kilometrelik yolu nasıl oluyor bir anda hem gidiyor bu zatı muhterem hem de tahtı alarak ya da kaldırarak getirebiliyor? Bu kadar yük ve ağırlık ile, bu kadar sürat nasıl bir araya gelebiliyor? Hem de duvarlarla kaplı bir mekanda bulunan taht, etrafında kuş uçurtmayan silahlı gözlemcileri olduğu halde. Bu olayın cismani ve ruhani yönü nedense hiç tartışılmaz söz konusu hadisleri inkar eden kesim tarafından.
Bu soruya acizane, ayetleri şimdilik inkar edemedikleri için inkara kalkışmadıklarını söyleyebilirim. Yorumlamada keyfi davranan, hadisleri diskalifiye eden bu insanlar, ilerleyen zamanlarda ayetleri de inkara kalkışacaklarından şimdilik endişeliyim.
Uzay çağında yaşayan, hava boşluğunda uçakla uçan bu kişilerin Hz. Muhammed (s.a.v.)’in Miraç’a çıkabileceğine inanmıyor?
Ne diyeyim ben?
MİRAÇ
Yayınlanma :
06.03.2022 20:17
Güncelleme
: 06.03.2022 20:17
Yorum Yazma Kuralları
Lütfen yorum yaparken veya bir yorumu yanıtlarken aşağıda yer alan yorum yazma kurallarına dikkat ediniz.
Türkiye Cumhuriyeti yasalarına aykırı, suç veya suçluyu övme amaçlı yorumlar yapmayınız.
Küfür, argo, hakaret içerikli, nefret uyandıracak veya nefreti körükleyecek yorumlar yapmayınız.
Irkçı, cinsiyetçi, kişilik haklarını zedeleyen, taciz amaçlı veya saldırgan ifadeler kullanmayınız.
Türkçe imla kurallarına ve noktalama işaretlerine uygun cümleler kurmaya özen gösteriniz.
Yorumunuzu tamamı büyük harflerden oluşacak şekilde yazmayınız.
Gizli veya açık biçimde reklam, tanıtım amaçlı yorumlar yapmayınız.
Kendinizin veya bir başkasının kişisel bilgilerini paylaşmayınız.
Yorumlarınızın hukuki sorumluluğunu üstlendiğinizi, talep edilmesi halinde bilgilerinizin yetkili makamlarla paylaşılacağını unutmayınız.
Yorumlar
Kalan Karakter: