İman konusunda sıkıntı hissettiklerinde hemen imanlarını tazelemeye çalışırlar. (Nisa/136) İhmale gelmeyen yegane konunun bu olduğunu bilirler. İman konusunda ayetlerden ve hadislerden takviye alırlar. Ayetlerin kılavuzluğuna güvenirler. Bol bol Kelamullah'ı okurlar. Ezberlemeye, kavramaya ve yaşantılarını bu minvalde düzenlemeye çalışırlar.
Kalplerini boşa vermezler. Boş şeyleri kalplerine yerleştirmezler. Boş iş ve işlemlerle uğraşmazlar. Hayatın bir anlamı olduğuna inanırlar. Boş sözlerden de yüz çevirirler. (Mü’minun/3) Şeytana teslim olmazlar. Mutluluğun, huzurun, tatmin olmanın yegane yolunun Allah’ı zikretmekten geçtiğini bilirler. İman nimetinin, kişinin kalbinin mutluluğuyla irtibatlı olduğunu unutmazlar.
Haramla uğraşmazlar ve harama tenezzül de etmezler. Ayaklarının altına dünya kadar haram serilecek olsa dahi dönüp bakmazlar. Haram iş ve işlemlerle uğraşmazlar.
Kınayıcının kınamasından çekinmezler. Söyleyeceklerini dobra dobra söylerler. Hakkı haykırmaktan, yanlışı dile getirmekten vazgeçmezler. Kim ne der diye bir puta da tapmazlar.
İmanlarına halel gelebileceği şüpheli tarlalarda yürümezler. Attıkları ve atacakları adımları dikkate değer görürler. Mayın tarlasında yürüdüklerine, her bir mayının her an patlayabileceğine inanırlar. İçinde yaşadıkları ortamların, dinlerine zarar verip vermediğine dikkat ederler. (Nisa/140) Bir insanı mutlu etmekten ziyade Allah’ı mutlu etmenin derdiyle dertlenirler. Bu yüzden her yere gitmezler, her ortamda bulunmazlar, her insanla arkadaşlık kurmazlar. Her işte çalışmazlar, her işi de mubah görmezler.
Dillerine sahip çıkarlar. (Buhârî, Rikak 23) Ağızlarından çıkan her kelimenin imanlarını zedeleyebileceğini, amellerini yakıp küle çevirebileceğini düşünerek seçici ve dikkatli konuşurlar. Her kelimeyi seçerek kullanırlar. (Bakara/104) Bu vesileyle hem muhataplarını üzmemek hem de imanlarına bir halel getirmemek isterler. Kulaklarına fısıldanan sözlerin, imanlarını bozabileceği varsayımını bir kenara hiçbir zaman itmezler.
Allah’ın affetmeyeceği en büyük günahın şirk olduğunun farkındadırlar. (Nisa/116) Çünkü şirk en büyük zulümdür. (Lokman/13) O yüzden şirki iyi bilir, doğru konumlandırırlar. Ayetlerle tanımlarlar. Hadislerle kendilerine yol çizerler. İnsanı yutan, amellerini boşa çıkaran şirk girdabının farkındadırlar. Şeytanın pusuda beklediğini, şirki ters yüz ederek pembe güller arasında, nakışlı bir tepsi içinde kendilerine her an sunulduğunu hiçbir zaman kulak ardı etmezler. Şeytana ibadet etmedikleri gibi şeytanın adımlarına da tabi olmazlar. Şeytanın fısıltılarına kulak asmaz, laklakılarıyla da vakit öldürmezler. Şeytanlardan ve şaytanlaşmış insanlardan Allah’a sığınırlar. (Felak ve Nas)
Allah’ın düşmanı olan Şeytanı iyi tanırlar. O mel'unun yaptıklarına vakıftırlar. O’nu kendilerine ve gelecek nesillere düşman bellerler. Şeytanlaşma sürecini ve Şeytanlaşmasının ana nedenlerini iyi kavrarlar.
Kur’an-ı Kerimde en çok tanıtılan millet olan Yahudilere benzemekten, yaptıklarını yapmaktan, onlar gibi düşünmekten, onlar gibi konuşmaktan, onlar gibi bir yaşama sahip olmaktan çok korkarlar. Hatta Yahudileri; Allah’ın tanıttığı gibi tanırlar. Onları ayetlerle, hadislerle, Hz. Muhammed (s.a.v.)’in yaşantısıyla tanırlar.
Allah’a düşman olanlara düşmandırlar. Bu konuda ayırıma ve kayırıma gitmezler. Bunlar bizden, şunlar sizden gibi bir meselenin içinde debelenip durmazlar. Düşmanlarını, Allah’ın düşmanlarından seçerler. Her insanı sevmeye kalkışmazlar. Allah’ı sevenleri sever, Allah’a düşmanlık besleyenlere de düşman olurlar.
Hesabına gelsin veya gelmesin Allah’ın hiçbir emrini ret etmezler. Olamaz, kabul edilemez demezler. Çıplaklığı alkışlamazlar. Hesabıma gelmiyor ayaklarına da yatmazlar. Evvela anlamaya çalışırlar olayları. Sonra Kur’an ne der diye Nazm-ı Celil’i açıp bakarlar. Anlamadıklarını da gider bir bilene sorarlar. (Yusuf/76)
Allah’ın emirlerine alternatif emirler ihdas etmezler. Kendilerine uygun yasaklar ileri sürmezler. Beşeri kuralları ilahi kuralların önüne geçirmezler. Tabi olmazlar insanlara. Beşeri kuralları ilahi kurallar gibi lanse etmeye çalışanlara da itibar etmezler. Muhabbet beslemezler bu gibi kimselere. Bunları kale bile almazlar.
Allah dururken kendisini ilah olarak tanıtanları, bu minvalde davrananları şiddetle ret ederler. Karşı çıkarlar kötülüklere. Karşı çıkarlar şirke ve küfre. Karşı çıkarlar tağuta ve tuğyana. Benzemezler belamlara. Karunlaşmazlar. Karunlaşmak için de çalışmazlar.
Bazı ibadetler konusunda sıkıntı yaşıyor olabilirler. Çok dakik davranamıyor da olabilirler. Ancak hiçbir ibadet için “Yapmıyorum, yapmayacağım, gerek yok artık” diyerek inkara kalkışmazlar.
Allah’tan korkmayandan korkmazlar. (Al-i İmran/175) Allah’a meydan okuyanlara meydan okurlar. Allah’ı takmayanları da takmazlar. Yeryüzü Allah’ındır. Yeryüzünde uygulanacak kuralları da O’nun koyacağına yakinen inanırlar.
Hayatı bahşedenin, canı alacak olanın Allah olduğuna inanırlar. Zaten iman bunu gerektirir. Ölüm vakti gelen insanların ölümlerini, ne erkene alabileceklerini ne de erteleyebileceklerini iyi bilirler. (A’raf/34) Bütün dünya insanlarının bir tarafa toplandıklarını ve silahlanarak kendilerini öldürmeye çalıştıklarını haber verseler dahi, Yüce Allah’ın arzu ettiğinden başka bir kötülüğü kendilerine dokunduramayacaklarına olan inançları tamdır. (Yunus/107)
Kur’an’ı kendisine rehber edinen Mü’minler; bayramda da seyranda da, yas'ta da mutlulukta da, açlıkta da toklukta da, varlıkta da yoklukta da hep beraber, aynı istikamette, tek yürek yürürler.
Mü’minler:
Kur’an’ı kendisine rehber edinmeyen insanların bazı noktalarda anlaştıklarını, çoğu noktada da birbirine sataştıklarını, çatıştıklarını ve bir kaşık suda fırtınalar kopardıklarını bilirler. Çünkü Mü’min olmayan insanlar için menfaat her şeydir. Dilleri de, vatanları da, yaşamları da, malları da, mülkleri de menfaattir. Hatta kural ve kaideleri, altları ve üstleri çıkar üzere kurguladıklarından haberdardırlar. Mü’min olmayanların etleri ve kemikleri çıkar ile bir araya geldiğini bilirler. Bir kaşıkta insan boğan insanlar menfaatleri uyuştuğu sürece can dostu gibi yollarına devam ettiklerine de vakıftırlar. Menfaatleri çatıştığı anda da vahşi birer hayvan gibi silahları konuşturduklarını da unutmazlar.
Evet Mü’minler; Allah’ın yap dediklerini yaparlar, Allah’ın yapma dediklerinden de uzak dururlar.
Yorumlar
Kalan Karakter: