Cennete gitmek, cennetlik olmak çok güzel. Ancak bu iş; bedel ister, güç ister, çaba ve emek ister, her şeyden öte dua ile bezenmiş bir hayat, Allah’ın aşkıyla yanan kor gibi bir yürek ister.
Müslümanım diyen her insan için; “Peygamber efendimiz (s.a.v.)’i tanıyor muyum?” sorusu son derece önemlidir. Çünkü “Andolsun, Allah’ın Resulünde sizin için; Allah’a ve ahiret gününe kavuşmayı uman, Allah’ı çok zikreden kimseler için güzel bir örnek vardır.” (Ahzap/21) ayeti yapmamız gerekenler açısından yol ve yordam göstermektedir. Ancak Allah’a ve ahirete kavuşmayı umanlar için durum budur. Cennete giden yol ancak Allah’ın elçisinin yürüdüğü yol olduğunu unutmamamız gerekir.
Uğraşlarımız, konuşmalarımız, paylaşımlarımız, okumalarımız, zihinsel düşüncelerimiz, faaliyetlerimiz, ederlerimiz, söylemlerimiz, eylemlerimiz ve en önemlisi de içten içe fokurdayarak dillendirdiğimiz, el açarak yalvardığımız dualarımız bizim kaç paralık birer adam olduğumuzu ortaya koyar. Neyi ne kadar yapıyorsak, neye ne kadar değer vererek üstün tutuyorsak Allah katındaki ederimizin de o kadar olduğunu düşünüyorum. Bunun için silik ve çizik olmayan bir aynadan kendimize bakmak, yaptıklarımıza odaklanmak, hal ve hareketlerimizi göz önüne getirerek Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’i tanımaya çalışmak cennete doğru yol alan bu geri dönülemez serüvende önemli bir adım olacaktır.
Unutulmamalıdır ki dünya imtihanı teslimiyet üzere kurulmuştur. Cennet ve cehennem de bu teslimiyetin derecesine bağlı olarak şekillenecektir.
İnsanlar; Allah’a teslim olanlar ve asi olanlar diye ikiye ayrılır. Teslim olan kişiler; her yerde ve her zaman “işittik ve iman ettik” derken asi olanlar da “İşittik ve isyan ettik” demekten geri kalmazlar. “İsyan mı ediyoruz yoksa boyun bükerek itaat mi ediyoruz; başka bir ifadeyle cennete mi, yoksa cehenneme mi talipliyiz?” konusunu içten içe irdelemek istiyorsak Allah’ın bizim için ileri sürdüğü emir ve yasaklar karşısında aldığımız tavırlara, sergilediğimiz hal ve hareketlere bakmak yeterli olacağını düşünüyorum.
Ebu Hüreyre (r.a.)’den rivayet edildiğine göre Resulullah (s.a.v.): “İstemeyenler dışında, ümmetimin tamamı Cennet’e girer” buyurdu. Bunun üzerine: Ey Allah’ın elçisi, Cennet’e girmeyi kim istemez ki? denildi. Peygamber Efendimiz (s.a.v.); “Bana itaat edenler Cennet’e girer, bana karşı gelenler Cennet’i istememiş demektir” buyurdu. (Buhari, İ’tisam, 2)
Şurası bir gerçektir ki hangi safta yer aldığımızı belirlemek istiyorsak yaptıklarımıza bakmak yeterli olacaktır. İçinde bulunduğumuz zaman diliminden geriye doğru bakarak kısa bir zaman aralığına odaklanırsak bu konuyu anlayabiliriz, ve tartabiliriz; Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in getirdiklerini işittiğimizde, itaat edenlerden mi oluyoruz yoksa isyan bayrağını dalgalandıranlardan mı? Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’e mi benziyor hayatımız, yoksa O’nun dışındaki her şeye mi?
Her Mü’min Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in öğrettiği şekliyle dua etmesi gerekir. Yoktan var eden Yüce Allah tarafından affedilmek ve mağfirete uğrayabilmek için durmadan yalvarmak ve yakarmak bir başka gerekliliktir. “Ağlamayana mama yoktur” sözü de bunun bir başka versiyonudur.
O halde Müslüman’a her şeyden önce, her şeyden evvel teslimiyet gerek, bağlılık gerek. Kurtuluşa ermek için; “Aralarında hüküm vermek için Allah’a (Kur’an’a) ve Resûlüne davet edildiklerinde, mü’minlerin söyleyeceği söz ancak, “işittik ve iman ettik” demeleridir. İşte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.” (Nur/51)
İşittiklerine iman etmeyen, iman ettiğini dile getirdiği unsurları yaşamayan bir insanın kurtuluşu sizce mümkün olabilir mi? Sahi Allah'a samimi bir kalp ile teslim olmayan bir kul, Kur'an'ı nasıl anlayacak? Peygamber Efendimizi nasıl tanıyacak? Dini mübine nasıl bağlılığını gösterebilecek? Dünyada var olmamızın ana sebebi Kur’an’ı anlamak ve Peygamber Efendimiz (s.a.v.) gibi yaşamak olduğuna yakinen inanıyoruz. Şayet Kur’an’ı anlamadıysak, elimizden gelen gayretle Peygamber Efendimiz (s.a.v.) gibi davranmadıysak dünyaya gönderiliş gayemizi de bilemedik demektir. Yani boşu boşuna yaşadık bu dünya serüvenini. Boşu boşuna kirlettik bu dünya atmosferini. Zaten Peygamberler de bu duruma bir netlik getirmek için gönderilmiş değiller mi? Bize bizi tanıtmak, bir yol bir yordam bildirmek, ilahi emirlerle tanıştırmak için hayatlarını ortaya koymadılar mı?
Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’i Tanıyor Muyuz? -1-
Yayınlanma :
22.03.2022 11:10
Güncelleme
: 22.03.2022 11:10
Yorum Yazma Kuralları
Lütfen yorum yaparken veya bir yorumu yanıtlarken aşağıda yer alan yorum yazma kurallarına dikkat ediniz.
Türkiye Cumhuriyeti yasalarına aykırı, suç veya suçluyu övme amaçlı yorumlar yapmayınız.
Küfür, argo, hakaret içerikli, nefret uyandıracak veya nefreti körükleyecek yorumlar yapmayınız.
Irkçı, cinsiyetçi, kişilik haklarını zedeleyen, taciz amaçlı veya saldırgan ifadeler kullanmayınız.
Türkçe imla kurallarına ve noktalama işaretlerine uygun cümleler kurmaya özen gösteriniz.
Yorumunuzu tamamı büyük harflerden oluşacak şekilde yazmayınız.
Gizli veya açık biçimde reklam, tanıtım amaçlı yorumlar yapmayınız.
Kendinizin veya bir başkasının kişisel bilgilerini paylaşmayınız.
Yorumlarınızın hukuki sorumluluğunu üstlendiğinizi, talep edilmesi halinde bilgilerinizin yetkili makamlarla paylaşılacağını unutmayınız.
Yorumlar
Kalan Karakter: