Yahudilerden bahseden şu ayeti bir kaç kez okudum. Konuyu dile getiren ayetlerin birden fazla olması şeniyetin boyutunu dile getirmesi adına son derece önemlidir.
“Hani, “Ey Musa! Biz bir çeşit yemeğe asla katlanamayız. O halde, bizim için Rabbine yalvar da, o bize yerden biten sebze, kabak, sarımsak, mercimek, soğan versin” demiştiniz. O da size, “İyi olanı düşük olanla değiştirmek mi istiyorsunuz? Öyle ise inin şehre! İstedikleriniz orada var” demişti. Böylece zillet ve yoksulluk onları kapladı. Onlar, Allah’ın gazabına uğradılar. Bunun sebebi, onların; Allah’ın ayetlerini inkar ediyor, peygamberleri de haksız yere öldürüyor olmaları idi. Bütün bunların sebebi ise, isyan etmek ve aşırı gitmekte oluşlarıydı.” (Bakara/61)
Bu ayete benzer diğer bir ayeti kerimede Yüce Allah: “Onlar nerede bulunurlarsa bulunsunlar, Allah’ın ve (mü’min) insanların güvencesine sığınmadıkça kendilerini zillet kaplamıştır. Onlar Allah’ın gazabına uğradılar ve yoksulluk onları kapladı. Bunun sebebi onların; Allah’ın ayetlerini inkar ediyor ve peygamberleri haksız yere öldürüyor olmaları idi. Bütün bunların sebebi ise, isyan etmekte ve (Allah’ın koyduğu) sınırları çiğnemekte oluşları idi.” (Al-i İmran/112)
Başka bir ayeti kerimede de: “Allah’ın ayetlerini inkar edenler, haksız yere peygamberlerin canlarına kıyanlar ve adalet isteyen insanları öldürenler var ya, onlara can yakan bir azabı müjdele!” (Al-i İmran/21)
Peygamber(ler)in haksız olarak öldürülmelerinden bahseden bu ayetler gün boyu zihnimi işgal etti. Her okuyuşumda farklı bir mana ile karşılaştığımı itiraf edebilirim. Bu ayetin sadece Yahudilerden bahsetmediğini, Yahudilerin iş ve işlemlerini ifa eden tüm insanların idrakine sunulduğunu dile getirmekle işe başlamak istiyorum.
Allah’ın elçi(ler)ini öldürmenin haklı hiçbir gerekçesi yoktur, olamaz. Değil bir Peygamberi öldürmek haksız yere bir insanı öldürmek bile bütün bir insanlığı öldürmekle eşdeğer olduğunu unutamayız. Allah’ın emir ve yasaklarını dile getiren bir elçiyi herhangi bir suçu olmadan öldürmenin vahametini varın siz düşünün.
Bu meselenin Kur’an’ın ayetlerine konu olması suçun büyüklüğünu ortaya koymaktadır.
Tarihe karışarak mazi olmuş bu menfur olay(lar)ın salt ve sıradan bir olay olduğunu düşünmek istemiyorum. Hemen her ayetin bildirdiği bir gerçeklik vardır bir de günümüz insanlarının nazarına sunmak istediği, kulaklarına çaldığı, gözlerinin önüne serdiği bir mana vardır. “Kızım sana söylüyorum gelinim sen anla” hesabı…
Şu anda kılıçla öldürülecek, vücudu bıçakla parçalanacak, alnına silah sıkılacak bir Peygamber bedeni mevcut değil.
O halde bu ayet(ler)i nasıl anlayacağız/anlamalıyız?
Üstümüze mi alacağız bu ayetlerin içeriğini yoksa elbiseyi üstümüzden sıyırıp attığımız gibi kendimizle ilişkilendirmiyerek bir kenara mı savuracağız?
Kendi adıma söylüyorum; her ayeti üzerime alma gibi bir huyum var. İster Yahudilerden, ister Hristiyanlardan, isterse Müşriklerden bahsetsin benimle ilgili olduğunu dile getiriyorum her platformda. Haliyle; “Bu ayetin de bana/bize anlatmak istedikleri vardır?” diye düşünmeden edemem.
Sahi Yahudilerden bahseden bu ayet biz Müslümanlar için ne manalar içermektedir? Neleri dile getirmektedir?
Tarihe mal olmuş bir olay olduğunu dile getirenlere sırt döndüğümü hemencecik itiraf etmek istiyorum. Bu ayeti günde beş sefer kılmakta olduğumuz namazlarda hala tilavet ettiğimize göre bu şeniyetin, bu menfur olayın Yahudi milletine has bir iş veya bir işlem olduğunu kabul etmekten de uzaklaştığımı özellikle de vurgulamak istiyorum.
Bugün; bayramlarımıza, seyranlarımıza, sohbetlerimize, muhabbetlerimize, düğünlerimize, cenaze törenlerimize, taziyelerimize, miras hukukumuza, evlenme merasimlerimize, boşanma oturumlarımıza Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v)’yı karıştırmayarak öldürmüş olduğumuzu söylersem hiç şaşırmayın.
Bugün; medeni, modern ve entel olduklarını iddia eden insanlar tarafından sünneti seniyenin sosyal hayattan tecrit edilmek suretiyle Peygamber(ler)in öldürülmüş olduklarını rahatlıkla iddia edebilirim.
Bugün; insanlar tarafından Peygamber Efendimiz (s.a.v)’in sünnetinin kendi düşünce yapılarına, yaşam biçimlerine karıştırmayarak öldürmüş olduklarını itiraf edebilirim.
Bugün; insanlar, Peygamber(ler) tarafından getirilen vahyin ağızlardan çıkan sözlere, kulaktan dinledikleri şarkılara, sabah akşam izledikleri filimlere, gün boyu okudukları kitaplara karıştırmayarak öldürmüş olduklarını söylersem hiç kimse kızmasın bana.
Bugün; insanlar, Peygamber(ler)in getirdikleri vahyi devlet yönetimlerine, savaşlarına ve barışlarına, siyasetlerine, parti politikalarına, seçim süreçlerine, ihdas edilen kamu kurum ve kuruluşlarına, büro yönetimlerine, amir-memur ilişkisine, aşiret kurallarına, kabilelerinin örf ve adetlerine karıştırmayarak Peygamber(ler)i öldürmüş olduklarını dile getirecek olursam hop oturup hop kalkacak insanların var olduğunu gayet iyi biliyorum.
Bugün; insanlar, Peygamber(ler)in getirdikleri vahye göre seçilmesi ve dikilmesi gereken giyimlerine, kuşamlarına, zevklerine ve hedeflerine karıştırmayarak Peygamber(ler)i öldürmüş olmalarında haklılık payları olduğunu söyleyemem.
Bugün; insanlar, Peygamber(ler)in getirdiklerini sosyal yaşantılarından, ticari iş ve işlemlerinden, eğitim ve öğretimden uzaklaştırmak suretiyle öldürmüş olmalarında bir haklılık payları olmadığını dağlara taşlara gönül rahatlığıyla yazabilirim.
Bugün; insanların tamamı Peygamber(ler)in getirdiği ilahi hükümleri uygulama sahalarından, mahkeme salonlarından, icra ve iflas kanunlarından, icra makamından uzaklaştırmakla öldürmüş olduklarını yazabilirim.
Bugün; insanlar, Peygamber(ler)in getirdiklerini vicdana mahpus kılmak suretiyle öldürmüş olmalarını da anlayabilirim.
Evet! Yahudiler; Allah’ın elçisi olan Peygamber(ler)in canına okudular sanırım bizler de Peygamber(ler)in getirdikleri ilahi emir ve yasaklarının canına okuduk.
Farkımız, adımız?
Ne dersiniz?
Yorumlar
Kalan Karakter: