Filistin. Kudüs. Gazze. El Aksa. Savaş. Şehit. Çocuk. Kadın. Katliam. Soykırım. Yıkım. Sürgün. Sessizlik. Açlık. İnsanlık. İsrail. Vahşet. Ticaret. Laik Ülkeler. Ve...... Seçim.
Bunların kaybetmesi çok güzel oldu. Yürekleri adeta soğuttu. Ancak şunların kazanması da çok kötü oldu. Sineleri korkuttu.
Gerek kazanılan zaferin gerek yaşanılan yenilginin ardından muhasebenin yapılması çok güzeldir. Olması gerekendir. Ancak bu muhasebede kullanılacak argümanlar, başvurulacak mihenk taşı Kur’an ve Sünnet olmak zorundadır. Yoksa yapılacak muhasebenin bir fonksiyonu olmayacağı gibi bir çıkış kapısına işaret de etmeyecektir. Kur’an ve Sünnetten uzak yapılacak değerlendirmelerin hiçbirisi insanlığa bir fayda sağlamayacaktır. Eski tas, eski hamam misali her şey olduğu gibi devam edecektir.
Türkiye’de sandıktan çıkan neticeyi olması gerektiği vechiyle değerlendirebilmek de maharet ister.
Bu seçim bize Türkiye’de; sağ seçmenin hiçbir zaman sol seçmen gibi gözü kapalı oy vermediğini bir kez daha ispatlamıştır. Seçmen bin düşünmüş ancak bir kez oy kullanmıştır. Sağ seçmen, her ne zaman hizmet görmemişse, beklentileri karşılanmamışsa, kapılardan kovulmuşsa, Böyük adamlar karşısında kendisini küçük görmüşse, adam yerine konulmamışsa, dini değerlerine ait argümanlara saygı gösterilmediğini sezinlemiş ise ya oy vermemiştir bağlı olduğu partisine yada müradif bir parti arayışına geçmiştir. O yüzden Türkiye’de sağ partiler uzun soluklu olamamıştır.
Ancak sol seçmen, Türkiye’nin kuruluşundan buyana, tarih buna hep şahit olmuştur, hizmet alsın veya almasın, kutsalına dokunulsun veya dokunulmasın sandık başına gözü kapalı gitmiş, partisine oyunu vermiştir. Partisinin iktidar olamayacağını bile bile bunu yapmıştır. Yüz yıldır bu böyle deveran etmektedir. O yüzden sol cenahta asırlık partiler var Türkiye’de.
Devletin en tepesinden aşağıya doğru düz bir şekilde akan azarlama, şikayet, bilgelik, emretme, nutuk atma ne zaman tersine dönerse bazı şeylerin düzelebileceğine de inanabilirsiniz.
Toplantılarda yöneticiler değil, yönetilenler yani teb’a konuşmalı, konuşturulmalı, buna fırsat ve imkan tanınmalı. Kişi; derdini, şikayetini ve içinde bulunduğu durumun ve kurumun paspallığını, iş görmezliğini, beraber çalışmak zorunda kaldığı insanların ehliyetini ve salahiyetini korkusuzca dile getirebilmelidir.
Şimdi memurların tamamı, çalıştığı kurumdaki kuralsızlıkları, işgüzarlıkları, üstü kapalı dönen dolapları, sümen altı edilen yolsuzlukları hiçbir platformda dile getiremiyor. Çünkü yasak. Düzenlenen formalitenin ötesine geçmeyen toplantılardan hep yöneticiler konuşuyor, hep yöneticiler konuşuyor. Evet evet yanlış duymadınız hep yöneticiler nutuk atıyor.
Bir partinin lideri taraftarlarınca övüldüğü kadar iyi, rakip partinin taraftarlarınca da yerildiği kadar kötü olamaz. Oluyorsa, ki Türkiye de bu hep oluyor, hakkaniyete göre bir değerlendirme yapılamıyor demektir. Ya da parti merkezleri, fanatik taraftarların bir araya geldikleri lokallere evrilmiştir. Belki de gözü kapalı milliyetçilerin bir araya geldikleri birer kuruma dönüşmüşlerdir. Böylesi kurumlardan olması gereken bir netice çıkmaz.
Seçim sonuçlarını Gazze’de işlenen vahşetten, dünyayı iki yıl boyunca kasıp kavuran pandemiden uzak değerlendirmek hakkaniyete uygun düşmez.
Dünya, pandeminin etkisini aradan geçen bunca zamana rağmen sırtından henüz atabilmiş değildir. Bunun sıkıntısını maddi ve manevi boyutuyla hala yaşıyor daha da yaşayacak gibi geliyor bana.
Gazze’de yaşanan bunca zulüm, ölüm, açlık ve soykırımın dünyaya etkisi, emin olun pandeminin insanlara verdiği etkiden, yaşattığı depremden çok daha büyük, çok daha şiddetli ve çok daha etkili olacaktır. Buna inanabilirsiniz. Hatta ilk etkilerini seçim sonuçlarına yansımasıyla yaşadığımızı da söyleyebilirim. Ancak bu sonuçlar iç sonuçlardır. Küçük dalgalardır. Bir de yakın zamanda dış sonuçları, yani büyük dalgaları da ortaya çıkacağına inanıyorum. Basit ve sıradan olman bu meselenin etkileri de basit ve sıradan olmayacaktır.
Gazze’de yaşanan soykırıma ses çıkarmayan, Siyonist İsrail Terör Devletini kınamakla iktifa eden hatta bölgeye gidecek mücahitleri ve beraberinde götürmeye çalıştıkları yardım tırlarını engellemeye kalkışan bölge ülkelerini eli kulağında patlak vermek üzere hazır bekleyen üçüncü dünya savaşında verecekleri zayiatın dahi paklayabileceğini aklım ve hafsalam almıyor.
Bütün bunları, hiçbir partiye veya taraftarına etki etmeyeceğini bile bile niye söylüyorum?
Ben de bilmiyorum.
Ancak yanlışın yanlış olduğunu kabul etmeyenin yanlıştan dönmesi, kendisini düzeltmesi, doğruların peşine düşmesi, iç muhasebesini olması gerektiği vechiyle yapması da mümkün olmayacaktır.
Yorumlar
Kalan Karakter: