İzzet; mücadele ile gerçekleşir. İzzeti acziyetten ayıran ana etmen, cihattır. Cihat eden Mü’minler izzetli olur, şerefli olur, haysiyetli olur, en önemlisi de iktidar olurlar.
Suriyeli Müslümanlar ya aciz bir şekilde Sednaya’daki vahşete ve dehşete razı olacaklardı ya da ucunda ölüm olan cihadı tercih ederek Sednaya hapishanesinde uygulanan uçsuz bucaksız zulmü ortadan kaldıracaklardı. Onlar cihadı, mücadeleyi, yılmamayı ve onurlu bir yaşamı tercih ettiler. Bu vesileyle izzet, şan ve şeref kazandılar.
Rabbim! Mü’minlerin ayaklarını Sırat-ı Müstakimde her daim sabit kılsın. İstikametten ayırtmasın.
Bugüne kadar ümmetin derdini, kederini, hüznünü ve üzüntüsünü ciğerlerimizde hissettiğimiz gibi şimdilerde sevinciyle de hep beraber seviniyoruz. Sevinmek durumundayız, sevinmek zorundayız. Dertten, kederden, sıkıntıdan kurtulanlar bizmişiz gibi ferahlık hissedeceğiz. Bu sevinci; başta Gazze, sonra Müslümanların yaşadıkları bütün beldeler için bir daha, bir daha, bir daha yaşatmasını Yüce Mevla’dan niyaz ediyorum. Bu sevinç dalgasının her tarafı, her beldeyi ve her sineyi ilkbaharda çiçek açan bitkilerin raiha kokusuyla kaplasın!
Bekleyip göreceğiz. Son duruş, son vuruş ve son karar çok çok önemli. Kim kimden yana, kim kimin emirlerini yerine getiriyor ona bakacağız. Allah’ın hükümlerinin Allah’ın kullarına uygulanması en büyük temennimiz ve isteğimizdir. Bu topraklarda yaşayan Müslümanlara en çok da Allah’ın hükümlerini uygulamak yakışır. Diğer yönetim şekilleri bu topraklarda hep sırıtmıştır. Sednaya’da olduğu gibi acı ve ıstıraptan başka bir işe de yaramamıştır.
İnsanları yönetmek, sevk ve idare etmek üzere ortaya konacak, hükümran olacak asıl kuralları insanlar mı belirleyecek yoksa Allah’ın kuralları mı geçerli olacak?
İşte dananın kuyruğu da burada kopacak.
Suriye’den, Sednaya cezaevinden yansıyan bazı sahneler iç burkucu. Gazze’den farksız. Sadece Sednaya hapishanesi için bile olsa dünya Müslümanlarının ayaklanmaları, cihat farizasını yerine getirmeleri gerekiyordu şimdiye kadar. Devletlerin başına konulan kocaman taşların altında kendi büyüklüklerinden daha fazla pislik biriktirdiklerine hep beraber şahit olduk bu vesileyle. Bir de ahirette çıkacak pislikleri düşünün. Görmediğimiz, duymadığımız, farkına varmadığımız, tahayyül etmediğimiz pislikler… Sanırım Suriye’den bize yansıyan bu vahşet ve dehşet uygulamalar buz dağının görünen kısmı. Çok daha büyük iğfallerin ve infiallerin gizli olduğuna inanıyorum.
Müslümanlar için kıyma makinesi görevini üstlenen Sednaya hapishanesinden yansıyan görüntüler ile karşılaşınca Gazze’nin bu halde olmasının sebebinin ne olduğunu şimdilerde daha iyi anlamaya başladım. Bu vesileyle bir kez daha Gazze’ye müdahale etmeyi kimlerin, nasıl engel olduğuna şahit olduk.
Başında Zalim Esed’in olduğu Suriye devletini “Müslüman Devlet” diye tanıtılıyordu, yutturuluyordu bize, öyle değil mi?
Firavun sadece Firavun’dan ibaret bir şahıs değildir. Ebu Cehil de sadece Ebu Cehil şahsından ibaret bir şahıs değildir. Ebu Leheb de sadece Ebu Leheb değildir. Cisim farklı olsa da isimleri ve fiilleri her daim bakidir. Her gün ve her yerde bir Firavun’a, bir Ebu Cehil’e bir Ebu Leheb’e, çağdaş ve medeni denilen bir Nemrut’a rastlayabilirsiniz.
Ayaklarımıza bağ olan bu tür yönetimleri aşamadığımız için Gazze bu halde. Bu tür zindanlardan yakamızı kurtaramadığımız için Filistin bu durumda, bu vaziyette.
Müslümanlar her daim imtihandadırlar. İmtihan sorguyu yani hesabı gerekli kılar.
Zulüm sistemine karşı çıkmadıklarında da, zulüm sistemini devirdikten sonra da imtihan gereği hesaba çekileceklerdir. Kuracakları sistemin ana iskeletini inşaa ederlerken de imtihandadırlar ve hesaba çekileceklerdir. Kurdukları sistemi işletirlerken de istenmeyen olaylara pirim verirlerken de imtihandadırlar ve hesaba çekileceklerdir.
Hesap kaçınılmazdır.
Rabbim sorğumuzu, hesabımızı ve kurtuluşumuzu kolay kılsın! “Sonra o gün, nimetlerden mutlaka hesaba çekileceksiniz?” (Tekasur/8) Devlet nimetinden de hesaba çekileceğiz, ortaya koyduğumuz kural ve kaidelerden de hesaba çekileceğiz. Kaçış yok.
Şimdi dünya arenasında eli iş tutan insanlar kendi koltuklarını sağlama almak adına bir bir ortaya çıkıp; “Baas rejimi iyiki çöktü. Halkına karşı çok zalim biriydi, zulümleri çoktu. Dindarların azılı düşmanıydı.” gibi naralar atacaklar. “Zaten Beşşar’ı hiç sevmiyorduk. O’nunla işbirliğine hiç gitmedik. Canavarlaşmasına biz katkı da sunmadık. Eline silah ve teçhizat vermedik. Uyguladığı katliamlara onay da vermedik, üstünü de kapatmadık.” diyecekler.
Baksanıza Fransa Cumhurbaşkanı Macron bile: “Barbar devlet çöktü. Sonunda. Suriye halkına, onların cesaretine, sabırlarına saygımı sunuyorum. Bu belirsizlik anında, onlara barış, özgürlük ve birlik dileklerimi gönderiyorum.” demiş.
Beşşar’ı ve babasını zalim yapan bat(ı)lı diktatörler değil mi? Onay verenler, alkışlayanlar, görmezden gelenler onlar değil mi? En önemlisi bu hale getirenler batılı devletler değil mi?
Dünya Müslümanlarının gözü İsrail’e açılacak bir savaş için Suriye’de. Bu ânın gelmesini dört gözle bekliyorlar. Haklı bir beklenti bu.
Suriye kendi hava sahasını kontrol ettiği ve İsrail ile karşı karşıya geldiği an İsrail'in sonu gelmiş olacaktır. Suriye'de büyük bir yığılma olacağına inanıyorum. Çünkü İsrail ile savaşmak isteyen dünya müslümanları şimdi Filistin hava sahasını kullanamıyorlar.
Esed ve onun gibi diğer liderler kendi halkını değil, İsrail’i halkına karşı korumakla görevli olduklarını biliyorduk, görmüş de olduk.
Bu devrim; başta İsrail olmak üzere ABD ve onlar adına taşeronluk yapanların dönüm noktası olduğuna inanıyorum.
Gazze sağ kolumuz ise Suriye de sol kolumuzdur. Dert aynı dert, keder aynı keder, sıkıntı, acı, ızdırap, acizlik hep aynı. Birisinin çektiği ağrı, hissettiği sızı, içine düştüğü sıkıntı diğerinden daha az müteessir kılmıyor bizi. Müslümanlar olarak hepimiz aynı vücudun farklı orğanlarıyız.
Sednaya zindanında ölümü bekleyen mâhkumlar yıllardır kaldıkları karanlık hücrelerinden bir anda çıktılar. Böyle bir şeyin olabileceğine ihtimal dahi vermiyorlardı. Işık birden bire yandı. Her mâhkumun tüm ümitleri bitmiş diğerleri gibi ölümü bekliyorlardı. Ölüm için çağrılacağı vakitte özgürlüğe uçmak bu olsa gerek.
Bu, Gazze’de yıllardır beklenen kurtuluşun, inşaAllah, habercisi olduğuna inanıyorum. Güneş her zaman en karanlık zamanlardan sonra doğmuştur.
Sednaya zindanından kurtulmayı kimse beklemiyordu, öyle değil mi?
Sanırım Gazze’nin kurtuluşunun mümkün olamayacağını söyleyenler de var tıpkı Sednaya’dan çıkışın mümkün olamayacağını söyleyen mâhkumlar gibi.
Rabbim her şeye kadirdir. O’na iman ettik ve O’na tevekkül ettik.
Yorumlar
Kalan Karakter: