İnsanlarımız İslam’ı bilmiyor. Ayetler ile karşılaşmamış, hadisler ile de tanışmamış henüz. Düşündüklerini ve yaşadıklarını İslam sanıyor. Dinden, imandan ve Peygamberden uzak yetiştirilmiş, dinlerinin İslam olduğunu dahi bilemeyen yığınla insan var karşımızda. Kur’an’ın ilahi bir kitap olduğunu kavrayamayan toplumlar “aydın ve medeni” diye tanımlanıyor.
Cehenneme giden insanlar ile birlikte cehenneme gitmek isteyen bir insan bulamazsınız yeryüzünde. Cennete giden insanlar ile birlikte cennete gitmeye can atan insanların çokluğundan da geçilmiyor ortalık. Herkes cennetlik(!)
Herkes cennetlik insanların sergilediği filler ile yoğrulmuş adeta(!)
Herkes cehennemden âzâde olmuş durumda(!)
Herkes dini çok iyi yaşıyor(!)
Herkes kendince iyi insan(!)
Herkes kendince dindar(!)
En azından arzu ve istekler bu yönde.
Ancak din yok yaşamda, iman ulaşmıyor zihinlere. Allah’ın ismine tahammül edilmiyor sosyal hayatta. Hz. Muhammed Efendimiz (s.a.v.)’in kuralları yer almıyor kanun ve kurallarda.
Cennet’in Allah’ın ortaya koyduğu kural ve kaidelere göre şekillendiğini; cehennemin de insanların ortaya koyduğu kural ve kaidelere göre oluştuğunu ve tutuştuğunu, arzu ve istekler ile can bulduğunu ve dolduğunu kabul etmek imanî bir meseledir. Şeytan da bu yolun mimarıdır.
Cennete gitmek için Yüce Allah’ın emrettiği ve sergilememiz gereken farzları, sahip olmamız gereken güzellikleri ve meziyetleri hep beraber sergilemek durumundayız. İslam’ın yasakladığı haramlardan ve bilumum cereyan eden kötülüklerden de hep beraber uzaklaşmak zorundayız.
Bu büyük bir görev.
Gel gör ki cennete gideceğini söyleyen kadın ve erkeklerin ekseriyetine değil Kur’an’ın tamamını, birkaç ayeti bile aktaramıyorsunuz, hatırlatamıyorsunuz ve okuyamıyorsunuz. Hadislerden dem vurmak da mümkün değil şimdilerde. Ayetlerden ve hadislerden yola çıkılan her yol medeniyet adı altında teknolojik envanterler sayesinde kurulan bariyerler ile kesilmiş vaziyette.
Davranışa yansımayan, dişe dokunmayan ve küçük bir çekirdeğin kabuğunu dahi doldurmayan konular el birliğiyle zirveye taşınıyor hararetli tartışmaların içinden.
İnsanlarımız doğruluğu ve yanlışlığına bakmaksızın inandığı ve değer verdiği dinlerine dört elle sarılıyorlar. Bunu her sokakta görmek mümkün.
Tekrar etmekte fayda var: Din dendiğinde sadece İslam dini anlaşılmamalıdır. İlah dendiğinde sadece Allah akla gelmemelidir. Kitap dendiğinde sadece Kur’an düşünülmemelidir. Lider dendiğinde sadece Hz. Muhammed (s.a.v.) zihinlere kazınmamalıdır. Her insanın inandığı ve değer verdiği olgu farklıdır. Doğru da olabilir yanlış da…
Din dendiğinde insanların ölümüne bağlandıkları ve tabi oldukları, hayatlarında sergiledikleri kural ve kaideleri olarak anlaşılması gerektiğini söyleyebilirim. Her kural bir dinin yansımasıdır. O yüzden doğruyu ve yanlışı tarif eden her kural veya kaide bir dindir. Bu vesileyle şu anda insanlarımız tarafından uygulanan çokça din vardır ve hala yürürlüktedir.
Kendilerine ait yepyeni bir din icat eden insanlarımızın ekseriyeti okunan her ayeti ya ret ediyor ya yaşadıkları hayata göre tevil ediyor ya da kendilerine göre başını ve sonunu kırparak yontuyor.
Bu yöntem; son dönemlerde ucube bir dinin icat olunmasına sebebiyet verdi. Hâlbuki iman eden her insan için ayetler kayıtsız ve şartsız bir teslimiyeti zorunlu kılmalıydı.
Yüce dinimizin şu emri var olan veya var olabilecek tüm alternatifleri ortadan kaldıran şu ayete kulak vermekte fayda vardır: “Allah ve Resûlü bir iş hakkında hüküm verdikleri zaman, hiçbir mü’min erkek ve hiçbir mü’min kadın için kendi işleri konusunda tercih kullanma hakları yoktur. Kim Allah’a ve Resûlüne karşı gelirse, şüphesiz ki o apaçık bir şekilde sapmıştır.” (Ahzap/36)
Tesettür konusu Kur’an’da var mı?
Hadisler ile şekillendirilmiş mi?
Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in ailesi, eşleri ve kızları bu konuda “Usve-i Hasene” mi?
Evet!
O halde bu konuda bize söz söylemek, alternatifler üretmek, kabul etmemek düşmez. Teslim olmaktan başka bir yolda yürümek de yakışmaz bize.
Cadde ve sokaklarda dolaşan insanlara haramları hatırlatmak her babayiğidin harcı olmaktan fersah fersah uzaklaştı. Bu konuda var olan ilahi emirleri yazıya dökmek bile cesaret olarak algılanmaya başlandı bile. Toplumu sevk ve idare eden beşeri kanun ve kurallar her bir insanı bir ilah konumuna çıkarttı. Antik Yunan mitolojisinde var olan sayısız ilahlar gibi ilahlar türedi şimdilerde. İlahlar çok olunca, onlarla mücadele etmek, kural ve kaide belletmek mümkün olmuyor artık.
Feminizm dinine göre kadınlar istedikleri gibi giyinebilir; çarşı, pazar, park, panayır her yere istedikleri elbise ile rahatça dolaşabilirler. Yatakta uzandıkları, sahilde dolaştıkları, denize girdikleri elbiseler ile çarşı merkezlerinde bile gezintiye çıkabilirler. Bu duruma ses çıkaran insanları kadın düşmanı, hatta ırz düşmanı diye de yaftaayabilirler.
Bu çok kolay.
Yorumlar
Kalan Karakter: