Feministlerin sığındıkları en önemli argümanlardan birisi de; “Erkekler gözlerini kapatsın, bakmasınlar bana. Ben istediğim gibi giyinirim. İstediğim gibi boyanır ve süslenirim. Bana bakanlar suçludur. Ben halimden memnunum.” söylemleridir.
Bunun propagandasını da çokça yaparlar ulu orta.
Bu yanlışı, bu çıkmazı savunmanın; doğruyu savunma manasında olduğunu hatta Allah’ın önemli bir emri olduğunu telakki edenlere rastlamak da mümkündür. Bu vesileyle Yüce Allah’ın şu emrini de ileri sürmekten de çekinmezler: “Mü’min erkeklere söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar ve iffetlerini korusunlar. Bu onlar için daha arındırıcıdır. Allah onların bütün yaptıklarından haberdardır.” (Nur/30)
Bu ayeti okuduktan sonra Feministlerin tamamı; “Bak gördünüz mü, erkekler gözlerini kapatmalıdırlar, bakmamalıdırlar. Yollarda ben istediğim gibi giyineyim ama onlar gözü kapalı yürüsünler.” diyorlar.
Bu dünya serüveninde dini bilen de var bilmeyen de. Ancak günümüzde ortalık, dini yarım yamalak bilenlerden ve tüm emirleri kendilerine göre yorumlayanlardan geçilmiyor. Biraz önce dile getirdiğimiz iddia, dini bilmeyenlerin ileri sürecekleri çürük bir argümandan başka bir şey değildir.
Kur’an bir bütündür, parçalanamaz. Parçalandığı zaman emir ve yasakları anlamsızlaşır. Bu vesileyle bir ayete odaklanırken diğer ayetleri, bir konuya odaklanırken diğer konuları es geçemeyiz. İlgilendiğimiz konuyla alakalı hadisleri, varsa sahabenin yaşam biçimini de görmezden gelemeyiz. Bizim için bunlar birer delildir.
Evet, Yüce Allah erkeklere gözlerini harama bakmaktan sakındırmalarını istemektedir. Bu doğru bir tespittir. Ancak bu ayetten sonra gelen diğer ayet Mü’mine kadınlara yöneliktir ve ihtiva ettiği emirler hem daha çok hem de daha şedittir.
Ayetlere kulak vermekte, ilahi emirleri bir bütün olarak anlamakta fayda vardır: “Mü’min kadınlara da söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar. (Yüz ve el gibi) görünen kısımlar müstesna, zinet (yer)lerini göstermesinler. Başörtülerini ta yakalarının üzerine kadar salsınlar. Zinetlerini, kocalarından, yahut babalarından, yahut kocalarının babalarından, yahut oğullarından, yahut üvey oğullarından, yahut erkek kardeşlerinden, yahut erkek kardeşlerinin oğullarından, yahut kız kardeşlerinin oğullarından, yahut Müslüman kadınlardan, yahut sahip oldukları kölelerden, yahut erkekliği kalmamış hizmetçilerden, yahut da henüz kadınların mahrem yerlerine vakıf olmayan erkek çocuklardan başkalarına göstermesinler. Gizledikleri zinetler bilinsin diye ayaklarını yere vurmasınlar. Ey mü’minler, hep birlikte tövbe ediniz ki kurtuluşa eresiniz!” (Nur/31)
Bu diğer ayet sayesinde erkeklerden istenenlere ilaveten kadınlardan daha fazla şey istendiğine şahit olduk. Kaldı ki İslam evin dışında görülecek iş ve işlemleri erkeklere yüklerken kadınlardan zorunluluk hallerinin dışında dışarı çıkmamalarını yani evlerinde oturmalarını da istemektedir. Vay efendim sen nasıl böyle bir şey söylersin diyenlere vereceğimiz tek bir cevap vardır. Ayet ve hadisler Müslümanlara hitap etmektedir. Bu da iman meselesidir. İman eden anlar ve kavrar.
Yüce dinimiz İslam, üstüne üstlük kadınlar dışarı çıktıkları zaman cahiliye döneminin açıklığıyla, saçıklığıyla, tüm süslerini ortaya sermeleri suretiyle çıkmalarını da yasaklamaktadır: “Evlerinizde oturun. Önceki cahiliye dönemi kadınlarının açılıp saçıldığı gibi siz de açılıp saçılmayin. Namazı kılın, zekâtı verin. Allah’a ve Resulüne itaat edin. Ey Peygamberin ev halkı! Allah, sizden ancak günah kirini gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor.” (Ahzap/33)
Bizim yürüdüğümüz yol sırat-ı Mustakim yoludur. Sırat-ı Müstakim yolunda var olan işaretler ayet ve hadisler ile şekillenmiştir. Kimsenin keyfi uygulama alanı değildir. Müslüman olduğumuza göre ayet ve hadisler ile yol bulur, doğrularımızı ve yanlışlarımızı da bu minvalde tayin ve tespit ederiz: Nitekim Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu şaşırmayacaksınız: Allah’ın Kitabı ve Peygamberinin sünneti.” (Muvatta, kader, 3) diye buyurmaktadır.
Bir şeyin yanlışlığı ve doğruluğu içinde yaşadığımız zamana göre, telkin edilen öğretilere göre tespit ve tayin edemeyiz. Ayet ve hadisler ile yol yürürüz. Çünkü biz teslim olan Müslümanlarız.
Bu hadisi de delil kaynaklarımız arasına yerleştirdikten sonra şu hadisi şerife kulak vermemiz kaçınılmazdır. Ümmü Seleme (r.ah.) anlatıyor: “Ben Resulullah’ın yanında idim. Yanımda Meymune bint Haris de vardı. O esnada İbn Ümmü Mektum bize doğru geliyordu. (Bu vak’a tesettürle emredilmemizden sonra idi) ve yanımıza geldi. Resulullah bize: “Ona karşı örtünün.” diye emretti. Biz: “Ey Allah'ın Resulü! O, âmâ ve bizi görmeyen, varlığımızı tanımayan bir kimse değil mi?” dedik. Bunun üzerine Resulüllah: “Siz de mi körlersiniz, siz onu görmüyor musunuz?” (Ebu Davud, Libas 37, 4112; Tirmizî, Edeb 29, 2779) buyurdu. O halde kadının tesettüre girmesi birilerinin kendisini görmesine bağlı bir durum değildir.
Dile getirdiğimiz ayetleri ve hadisleri anladığımız ve hakkıyla kavradığımız vakit tesettürü de olması gerektiği vechiyle anlamış ve kavramış oluruz. Ümmü Seleme Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in eşi yani annemizdir. Peygamber (s.a.v.)’in eşleri bizim annelerimiz olmaları hasebiyle boşanmaları veya Peygamber Efendimiz (s.a.v)’in vefatı durumunda kendileri ile evlenilmesi de yasaklanmıştır.
Şöyle ki: “Ey iman edenler! Yemek için çağrılmaksızın ve yemeğin pişmesini beklemeksizin (vakitli vakitsiz) Peygamber’in evlerine girmeyin, çağrıldığınız zaman girin. Yemeği yiyince de hemen dağılın. Sohbet için beklemeyin. Çünkü bu davranışınız Peygamber’i rahatsız etmekte, fakat o sizden de çekinmektedir. Allah ise gerçeği söylemekten çekinmez. Peygamberin hanımlarından bir şey istediğiniz zaman perde arkasından isteyin. Böyle davranmanız hem sizin kalpleriniz, hem de onların kalpleri için daha temizdir. Allah’ın Resulüne rahatsızlık vermeniz ve kendisinden sonra hanımlarını nikâhlamanız ebediyyen söz konusu olamaz. Çünkü bu, Allah katında büyük bir günahtır.” (Ahzap/53)
Çok enteresan bir durum değil mi?
Bu ayete odaklandığımızda önümüze çıkan işaretlerden biri de Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in eşleri olan annelerimizden bir şey isteyeceğimiz vakit perde arkasından istememiz gerektiğini görmüş ve öğrenmiş oluyoruz.
Tesettür ayeti annelerimize, sahabenin kızlarına ve eşlerine farz kılındığı zamanı, farz kılındığı ortamı ve mekânı da kavrayabilmemiz, üzerinde derin düşüncelere dalmamız gerekmektedir. Çünkü biz Müslümanız. Olayları da Müslümanca anlamamız ve yorumlamamız lazım. Müslümanca anlamamız ve yorumlamamız için de İslam’ı olması gerektiği vechiyle kavramamız gerekmektedir.
Yorumlar
Kalan Karakter: