Bir sessizlik çöktü masaya. Kaç saniye kaç dakika kaç saat devam etti ancak Allah bilir.
Uzayın derinliklerinde saatlerce kanat çırptım. Gökyüzünü kaplayan uzayın boşluğunda ilerledim ancak sonuna bir türlü varamadım, kıyısına da ulaşamadım. Şahit olduğum insan üstü tezyinatın, süregelen düzenin varlığı karşısında şaşkınlığımı gizleyemedim. Teslim olmaktan başka bir çıkış kapısı da geçmedi elime.
Ortama çöken kasvetli havayı dağıtmak, inançsızlığın sebep ve nedenlerini irdelemek, muhattabımın içinde bulunduğu halet-i ruhiyeyi öğrenmek adına “Zerduşan” diye seslendim. Gözlerini gözlerime diktikten sonra derin bir iç çekti. Bana kısa bir sure sarfınazar etti. Sitemini dile getirmek babından: “Dile getirdiklerimi niye anlamıyorsun?” dercesine kısık bir sesle: “Efendim!” dedi.
“Madem Müslüman değilsin, her platformda inanmadığını da açıkça belirtiyorsun. İslam dini, sizin nazarınızda inanılmayacak kadar değersiz, kale alınmayacak kadar hikayemsi, içinde bin bir çelişki barındıran doğmalar yığını olduğuna göre niye hınçla ve kinle saldırıyorsun bu dine?”
“Dedim ya bu dini sevmiyorum.”
“Bu din sana dokunmuyor. Hayatının hiçbir yerinde zaten yok. Elini kesmiş değil, sırtına sopa indirmiş değil. Zorla caminin kapısından içeriye sokmuş da değil. Değersiz ve tutarsız olduğuna inandığın bir dine bu kadar amansızca, pervasızca ve gözü kara saldırıyor olmanı anlayamıyorum. Özgür ve akıllı bir insan olduğunu söylüyorsun. Bilebildiğim kadarıyla değersiz ve tutarsız olan bir konu hakkında tartışma yürütmek akıllı ve özgür insanların işi değildir. Bakıyorum da işini, gücünü bırakmış tek hedefin İslam, tek derdin Müslümanlar, tek derdin Kur’an, tek derdin Peygamber, tek derdin cami, tek derdin Kur’an kursu, tek derdin Efendimiz (s.a.v.). Yanılıyor muyum?”
Ne cevap vereceğini ilk etapta kestiremeyen Zerduşan, kısa süreli bir dalgınlığı üzerinden attıktan sonra: “Sorun tam da burada başlıyor. Müslüman olmadığım için saldırmak istiyorum. İçine daldıkları doğmalardan “kaç kişiyi kurtarırsam kar” hesabını yapıyorum. Bir de, dini değerlere saldırdıkça zevk alıyorum, mutluluk duyuyorum, hoşuma gidiyor, dört köşe oluyorum bu işten. Gizil duygularımı okşuyorum bu vesileyle. Müslümanlara savurduğum her kroşeden dolayı gözlerim parlıyor, sabaha kadar kesintisiz bir uyku uyuyorum. “Yapma etme” diyen birileriyle karşılaşınca da hiddetleniyorum. Ve: “Durmak yok saldırıya devam.” diyorum kendi kendime.”
“Tüm bu yaptıklarının hesabını günün birinde vereceğini düşünmüyor musun?”
“Hesabın olacağına inansaydım, zaten yapmazdım. Hangi hesaptan, hangi kitaptan bahsediyorsun?”
“Öldükten sonra, Ahirette, Allah’ın huzurunda vereceğin hesaptan, karşılaşacağın kitaptan bahsediyorum.”
“Tek kelimeyle ben, böyle bir şeyin olacağına inanmıyorum.”
“Madem inanmıyorsun. Bari bu dine inanan insanlara biraz saygı göster.”
“İnanmadığım bir dine inanan insanlar, benim gözümde yok hükmündedirler. Yok olan, varlıklarını dahi kabul etmediğim birilerine söyler misin ne diye saygı duyacağım?”
“İnanmıyorsunuz ama saygı da duymuyorsunuz. Ancak gizil duygularınızı tatmin etmek adına bu saldırganlığı gerçekleştiriyorsunuz öyle mi?”
Zerduşan: “Aslında tam anlamıyla bu soruya ne evet diyebilirim, ne de hayır. Dininizin yanlışlarını dile getiriyorum. Bu yanlışları dile getirirken de kendimi mutlu hissediyorum.”
“Aklım tam manasıyla almıyor olsa da ne dediğinizi anlamanın gayretindeyim şimdi. Farklı bir soruyla konumuza kaldığımız yerden devam etmek istiyorum.”
“Tabiki de.”
“Dinsiz olduğunuza göre inanmadığınız sadece İslam dini değildir. Diğer dinlere de karşı çıkıyorsundur. Bu söylediklerinden Yahudiliği de Hristiyanlığı da inkar ettiğiniz anlaşılıyor. Öyle değil mi?”
“Evet, dediğiniz doğru. Bütün dinlere karşıyım. Hele ilahi dinlere alerjim var. İnandığım hiçbir dinin olmadığını rahatlıkla söyleyebilirim. Çünkü dinler hayatıma sınır koyuyor, kural belirliyor. Sınırsız ve kuralsız yaşamak istiyorum.”
“Sınırsız ve kuralsız yaşamak istiyorsun ama İslam gibi nadide bir dine saldırmak için kendine sınır ve kural belirliyorsun. Bunu nasıl anlayacağız?”
“Evet! Benim tek sınır ve kuralım İslam’a saldırmak.”
“İslam’a inanmıyorsunuz, inanmadığınız için de saldırıyorsunuz. Diyelim ki burayı anladım. Peki inanmadığınız Yahudilik veya Hristiyanlık dinine niye saldırmıyorsun? Bunlar da din değil mi?”
“Söz konusu bir iki dinin içeriklerinden, emir ve yasaklarından, insanı ilgilendiren yönlerinden pek haberdar değilim. Bana rahatsızlık veren bir Yahudi veya Hristiyan ile de karşılaşmadım şimdiye kadar. O yüzden ben de çekimser kalıyorum bu dinlere karşı. Bu iki din için ne doğrudur diyorum ne de yanlış. Doğru veya yanlış demem için evvela içeriklerinden haberdar olmam lazım.”
“İçeriklerinden haberdar olmanızı anlıyorum. Peki İslam dini hakkında ne kadar bir bilgiye sahipsin? Kur’an’ı baştan sona kadar okudun mu? Ya da bir hadis kitabını eline aldın mı?”
“Aslında İslam dinini de bildiğim pek söylenemez. Kur’an’ı hiç okumadım. Hadis kitaplarını elime almış değilim. Peygamber denilen şahsın hayatını da hiç araştırmadım. Böyle bir ihtiyacım da hiç olmadı. Unutmayın! Ben Müslümanların arasında yaşıyorum. Gördüklerimden yola çıkarak inancımı şekillendiriyorum ve fikirlerimi belirtiyorum.”
“Yahudi ve Hristiyanlık gibi dinlerin içeriğini bilmediğin için saldırmıyorsun. İslam dininden haberdar olduğunu da söyleyemiyorsun. Ancak “Vurun abalıya hesabı” İslam’a saldırıyorsun.”
Zerduşan: “Dinin bazı konularını biliyorum. Çevremde yaşayan kimi Müslümanı da görüyorum. Bu konular, bu şahıslar, İslam’a saldırmam için yeterli birer sebep olduğunu düşünüyorum.”
“İslam dinini bilmiş olsaydın kesinlikle saldıramazdın.” diye itiraz ettim. Bunun üzerine Zerduşan:
“Kıyıdan köşeden de olsa bildiğimi düşünüyorum. Zaten bilmeseydim saldırmazdım. Saldırıyorsam demek ki biliyorum. Bilmediğim bir dine saldırmamı bekleme benden. Yahudilere veya Hristiyanlara niye taş atayım ki? Onlar bana hiç karışmıyorlar ki.”
“Ha böyle sadede gel. Konuştuklarımızı şöyle toparlayacak olursam şunu senin için söyleyebilir miyim? Senin yanlış yolda olduğunu, yaşam tarzını değiştirmen gerektiğini, hesap kitapla karşılaşacağını söyleyen bir dine saldırıyorsun. Dinin yanlışlığından veya eksikliğinden değil yapman gerekenleri yok saymak istediğindendir yaptıkların. Bunun için de sadece İslam’ı inkar ediyorsun ve pervasızca saldırıyorsun Müslümanlara.”
“Derine inildikçe bu dediklerin tam manasıyla olmasa da kısmen doğru olduğunu söyleyebilirim.”
“Müslüman değilsiniz, Yahudi veya Hristiyan da değilsiniz. Bu durumda akıl, tüm dinlere eşit bir şekilde düşman olman gerektiğini telkin etmeli. Öyle değil mi?”
“Bu konuyu şimdilik geçelim.”
“Hiçbir dine inanmıyor olmanız bütün dinlere eşit mesafede durman gerektiğini söylersem ne dersin?”
“Aslında dediğiniz bir yere kadar doğru ancak İslam dininin beni ciddi manada rahatsız ettiğini vurgulamak istiyorum. Bu dinin ismini duyunca tüylerim diken diken oluyor. Kalp krizi geçirecek duruma geliyorum. O yüzden gözü kapalı fırlattığım taşları hep rahatsız olduğum yerlere, aydınlık noktalara atıyorum. Yahudilik veya Hristiyanlık dinlerinden hiç rahatsızlık duymadım. Belki de Yahudiler veya Hristiyanlar çok insancıldırlar, belki de çok medenidirler. Ya da bana zararları dokunmuyor, kalbimin sıkışmasına sebebiyet vermiyorlar. O yüzden hiç karışmıyorum onlara. Ancak İslam ve Müslüman kelimeleri beni alerji etmeye yeterli geliyor. O yüzden ilgili her ne konu varsa hedef tahtasına koyuyorum.”
“Yahudilik ve Hristiyanlık dinlerine insan eli değdi. Kendilerine göre yorumladılar. Mecrasından uzaklaştırdılar. İman etmeyen insanların rahatsız olmayacağı bir noktaya evirdiler, çevirdiler, getirdiler. Mecrasından uzaklaşınca dinsiz insanlara dokunmaz oldu. İşte tam o zaman İslam dini geldi. İslam, kendisine inanmayan bir insanı rahatsız ediyorsa, yüreğini hoplatıyorsa değişmediğinin, sapasağlam olduğu gibi yerinde durduğunun en bariz ispatıdır. Evet! Ne acıdır ki hakikat insanın kalbini yorar. Pis kokuya alışkın insanlar temiz havadan hep rahatsız olmuşlardır. Köpekler beliren varlıklara havlarlar. Gölgesi dahi olmayan varlıklara ne diye saldırsınlar. Eğer İslam dini müharref dinler gibi bozulmuş olsaydı eminim ki sizi de rahatsız etmeyecekti. Elhamdülillah ki Yüce İslam dini senin gibi insanları rahatsız edebiliyor. O halde ne mutlu Müslümanım diyene.”
“Ben ölünceye kadar karşı çıkacağım.”
“Sen bilirsin. Ancak unutma ki güneşi balçıkla sıvayamazsın.”
Yorumlar
Kalan Karakter: