.

Uzun bir süredir Filistin’de/Gazze’de eşi benzeri görülmemiş bir soykırım uygulanmaktadır. Soykırıma uğrayanların tamamı Müslüman oldukları için kimsenin umurunda değil. Henüz kimsenin kılı kıpırdamış da değil. Batıl taraftarlarının kılı kıpırdayacak da değil.

Bizler şimdiye kadar yeryüzünde var olan, sınırları çizilmiş, askerleri ve yönetimi olan her devletlerin bağımsız olduklarını, başına buyruk hareket edebildiklerini varsayıyorduk. Gazze mektebi bu durumun böyle olmadığını da öğretmiş oldu bize. Bunun için var olan devletlerin başında bulunan yöneticilerin bizzat Yahudi olmalarına gerek olmadığını da öğrendik bu vesileyle. Siyonistlere biat eden, emir kulu gibi davranan, onlardan daha çok siyonizmi savunan yöneticilerin bu soykırım karşısında ses çıkmalarını beklemiyorduk da. 

Müslümanı kurtaracak olan ancak Müslümanlardır. Müslümanlar bir ve beraber hareket ettikleri zaman işleri rayına biner.

Dünyanın kuruluşundan bu yana hak ve batıl mücadelesi vardır. Bu hak ve batıl mücadelesi bugünün işi olmadığı gibi bu gün ile sınırlı da değildir. Dünya bir imtihandır. Bu imtihan vesilesiyle kimin haktan yana olduğu, kimin batıldan taraf oturduğu ortaya çıkması gerekiyordu. Bir taraf tutması lazımdı. insanların da devletlerin de... Çünkü taraf tutmaya göre ahiret şekillenecek. 

Şu an Gazze’de savaşan mücahitler dünya kamuoyuna; “Bundan böyle ülkemizi laiklik ile, demokrasi ile, kriterlerini Avrupan’nın belirlediği şartlara göre düzenleyeceğiz ve yöneteceğiz. Eğitim sistemimizi de Siyonistleri rahatsız etmeyecek hale getireceğiz. Yargı sistemini dinsizleri memnun edecek şekle dönüştüreceğiz.” diye bir mülakat verseler emin olun ki yirmi dört saate kalmadan bu savaş nihayete erer, ortalık süt liman olurdu. Yakılan ve yıkılan yerlerde imar faaliyetleri hemen başlar. Şimdilerde yiyeceğin ulaşmadığı bu bölgelere oluk oluk para akardı. Bu bölgede hümanizma şarkılarını dillendirmek için dünya devletleri seferber olurlardı diye düşünüyorum. Çünkü şu anda var olan devletlerin neredeyse tamamı batıldan yana oturmuşlar. Batılı alkışlıyorlar. Haktan yana olduğunu söyleyenlerin kimisi de koltuk sevdasından vazgeçmedikleri için sesleri çıkmıyor, yoklar ortalıkta.

O halde yaşanmakta olan bu dram, katledilen halk ve hak, sürdürülen yıkım ve soykırım Gazzeli Mücahitlerin; “Biz İslam’ın şeriatini uygulamak istiyoruz. Biz Müslümanız. Haktan yanayız. Rabbimiz Allah’tır. Kitabımız Kur’an’dır. Bizim kanun kural ve nizamımızı ancak Allah belirler. Eğitimi bu minvalde vermeye devam edeceğiz. Hz. Muhammed (s.a.v.)’in sünnetine uygun yaşayacağız. Bizi; laikliğiniz, demokrasiniz, kural ve kaideleriniz ilgilendirmiyor.” demelerinden kaynaklanıyor.

Batıl, bildiğini okuyor. Kural ve kaide tanımıyor. Hak ve hukuku kendi menfaatine uygun yontuyor. Siyonistler yıllardır zindanlarda insanları adeta kıyma makinalarından geçiriyorlar. Oraya kısa süreliğine de olsa ayak basan kişiler tam insan olarak dışarı çıkamıyor. Orada can verenleri söylemiyorum bile. Orada can vermek herkesin ortak isteği. Sorgulayan yok, üzerinde düşünen yok. Hak ve hukuktan bahseden de yok. Üstüne üstlük El-Kassam Tugayları niye saldırdı, olacakları bilmiyor muydu, gücünün farkında değil miydi? diye yırtınanlara; İsrail zindanlarından salıverilen Gazzeli Müslüman esirlere iyi bakmalarını, söylediklerine kulak vermelerini isterim. Anlatılanlara odaklansınlar. Hikaye veya kurgu değil dile getirilenler. Anlatanların yüz ifadelerini bir kez daha gözden geçirsinler. Gördükleri karşısında şok olacaklarını ve 7 Ekim’in aslında çok geç kalınmış bir tarih olduğunu itiraf edeceklerini gayet iyi biliyorum. 

Bu savaştan edindiğim izlenime göre Gazzeliler, İsrailli Yahudilerin ve dünyayı kaplayan tüm taraftarlarının ahiretini tarumar ederken; İsrailliler de Gazzelilerin geçici olan dünyalarını darmadağın ediyor. Bu bölgede yaşamayanlar da bu bölgede yaşayan insanlar gibi hesap verecek Yüce Yaratan’a. Kimisi Siyonistlerin bulunduğu tarafta yer alacak ve beraber yargılanacak, kimisi de şehadete uçmuş Gazzeli şehitler topluluğunun içinde bulunacak ve beraber yargılanacak. 

Elbet bitecek bu savaş. Elbet bu yıkımın, bu soykırımın, bu harabeye çevrilmiş şehirlerin, bu tarumar edilmiş ülkenin, bu eli kolu kopmuş çocukların hesabı sorulacak hem Siyonistlerden hem de Siyonistlerden yana tavır takınanlardan.

Gazzeliler direniyor. Ancak Gazzeliler direnirken insanlıklarından taviz vermiyor. İnsan olarak ölüyor. Topyekun yok etmeyi hiç denemiyor. Dikkat ederseniz, tabi fanatik Siyonist taraftarı değilseniz, Mücahitlerin sadece askerler ile çatıştıklarını, Siyonistlerin ise özellikle sivil halkı öldürdüklerine şahit olursunuz. Bu vesileyle sizi bilmem ama ben; son sekiz aydır Gazze’den tüm dünyaya servis edilen, her bir işaretin bir siyonist askerin itlafına işaret olan kırmızı küçük üçgen işaretini çok seviyorum. Her an yeni bir işaret ile karşılaşmak için sabırsızlıkla bekliyorum.

Yanlışın kim tarafından, nerede ve kime karşı yapıldığının hiçbir önemi yok. Yanlış yanlıştır. Bazı insanlar siyonist Yahudi olmayabilirler. Ancak düşündükleri ile yaşadıkları ile söylemleri ile siyonistler gibi bir hayatın içinde yer alıyordur. Bu, dünyanın neresinde olursa olsun her insan için geçerli bir durumdur. 

Tek bir örnek vermek istiyorum. Bu örneği her insana, her ülkeye, her ırka uygulayabilirsiniz. Kim giyiyorsa bu elbiseyi o bir siyonisttir. Filistin’de İsrailli Siyonist Yahudiler; “Buralar bize ait topraklardır. Yahudi olmayan yabancı insanları istemiyoruz. Defolun buralardan.” diyerek masum insanları hunharca öldürüyorlar, ölmeyenleri de oradan sürüyorlar. İş yerlerini tarumar ediyorlar. Suçsuz insanları katlediyorlar.

Son olarak da şunu söylemek istiyorum. Olur da günün birinde insanlığı arayan bir insanla karşılaşacak olursanız ona; “Gazze”de öldü.” deyin.