Her ne zaman Gazze’deki katliamı, işlenen soykırımı, meydana gelen yıkımı, harabeye dönen şehirleri, kimsesiz biçare ve masum çocukları, dünyanın içine gömüldüğü sessizliği gördüğümde Hz. Yusuf (a.s.) ve kardeşlerinden bahseden ayet gelir aklıma. Olaylar bir katar gibi dizilir gözlerimin önünde; “Yusuf’u öldürün veya onu ıssız bir yere bırakıverin ki babanız size kalsın; ondan sonra da iyi kimseler olursunuz.” (Yusuf/9) Orta doğuyu cehenneme çeviren Siyonistler, Yahudi olmayan insanları yok ettikten sonra dönüp tövbe etmeyi düşünüyorlardır herhalde. 

Müthiş bir belağata sahip olan bu ayet günümüzü de içine almaktadır. Daha önce birkaç sefer söyledim şimdi bir kez daha söylemek istiyorum. Tüm ayetler canlıdır. Görmek ve duymak isteyen insanlara olayları anbean resmederek anlatırlar. Tıpkı canlı yayında olayları canlı canlı anlattıkları gibi. Kim demiş ayetler insanlarla konuşmazlar. Kim demiş ayetler donuk ve mattır. Kim demiş ayetler kıyamete kadar devam eden olayları yorumlamaya güç yetiremezler? Kim demiş kıssalar geçmiş milletlerin hayat hikayelerini aktaran tarihi birer kesittir? Kim demiş kıssalardan günümüzü yorumlamak üzere çıkarılabilecek dersler ve ibretler yoktur?

Gazze’de yaşayan insanları Yusuf (a.s.)’un yerine koyun. Yahudileri de Yusuf (a.s.)’u kuyuya atan kardeşleri olarak algılayın zihninizde. Kardeşlerin en küçüğü sessiz, mülayim ve biçare. Diğerleri iri, güçlü ve kodaman. 

Ben şu anda Gazze’de bu kadar cinayetleri gözlerini kırpmadan işleyebilen insanların Hz. Yusuf (a.s.)’un kardeşlerinin torunları olduğunu düşünüyorum. Öyle de kabul ediyorum. Şimdiki Yahudiler tıpkı dedeleri (Yusuf’un kardeşleri) gibi “Gazzelileri öldürün ki dünya (Babamızın sevgisi) tamamıyla size kalsın. Dünya tamamıyla sizin olunca dua ve tevbe edersiniz ve iyi kimselerden olursunuz” diyorlar. Tarih değişse de insanlar değişse de yer değişse de şeytanın hileleri ve insanları saptırmak üzere ileri sürdüğü telkinleri hiç değişmiyor. Günümüzün Siyonist İsrailli Yahudileri de aynen böyle diyorlar ve böyle davranıyorlar.

Bir diğer gerçek de bilerek yapılan bir yanlışın ilerleyen zamanlarda torunlara da sirayet edeceği gerçeğidir. Keşke bu gerçeğin değişmiş olduğunu görebilseydik. Şimdiki Yahudilerin dedeleri olan Yusuf (a.s.)’un kardeşlerinin gerçekleştirdikleri cinayetin mirası bugüne kadar torunları tarafından da üstlendiklerine maalesef görebiliyoruz.

Siz siz olun torunlarınıza kötü bir miras bırakmayın. Siz siz olun cani ve kötü karakterli bir dede olmayın. Siz siz olun yıllar sonra torunlarınız tarafından işlenen günahların bir benzeri size de yazılmasına sebebiyet vermeyin. Dünya hırsınızdan kaynaklanan kötü mirasınız sayesinde hem torunlarınızı yakarsınız hem de torunlarınızın suçuna bir kez daha ortak olursunuz.

Yaşanan gelişmeler ışığında şu ayeti de değerlendirmekte fayda vardır: “Ey iman edenler! Yahudileri ve Hristiyanları veli edinmeyin. Onlar birbirlerinin velileridir. Sizden kim onları dost edinirse şüphesiz o da onlardandır. Allah zalimler topluluğunu hidayete erdirmez.” (Maide/51)

Bir Hristiyan kulübü olarak kabul edilmesi gereken ABD Kongresi’nde konuşan Yahudi Siyonist Canavar ayakta alkışlanıyor. Sevinç çığlıkları ortalığı ayağa kaldıracak derecede yüksekten çıkıyor. Ayetin ifadesiyle onlar birbirlerinin dostudurlar. Ve dost olduklarını dünya aleme alkış çalarak ilan ediyorlar. Kimi zaman oturarak kimi zaman ayakta ama hep beraber alkışlıyorlar işlenen cinayetleri, ortaya çıkan soykırımı, yapılan yıkımı. Öldürülen insan Müslüman olduktan sonra ister Yahudiler tarafından öldürülmüş olsun ister Hristiyanlar tarafından öldürülmüş olsun ister Hindular tarafından öldürülmüş olsun birbirlerini asla suçlamazlar, birbirlerinden de asla vazgeçmezler. Kenetlenirler. Gülücükler savururlar ortalığa. Maddi ve manevi destekte bulunurlar.

Niye? 

Çünkü onlar birbirlerinin velileridirler de ondan. Buraya kadar herşey normal. Asıl, muasır medeniyetler seviyesine çıkmak isteyen ve söz konusu bu canavarları kendilerine dost edinerek basamakları çıkmaya çalışan Demokrat, Sosyalist, Cumhuriyet ve Laik insanların Yahudi ve Hristiyanları kendilerine dost edinmiş olmalarıdır anormal olan.

Büyük şeytanlar; ABD Kongre’sinde konuşma yapan küçük şeytanı alkışlamışlar. Zaman zaman konuşmasını alkışlarla da kesmişler. Bununla; “Ortadoğu’yu biz de dağıttık, insanları biz de öldürdük, bazı ülkelerin altını üstüne getirdik, sömürdük, bir çok yerde soykırım uyguladık. Ancak yaptıklarımız senin Gazze’de yaptıklarının yanında devede kulak kaldı. Biz sinsi sinsi yapıyorduk, demokrasi, laiklik, özgürlük adına yapıyorduk, örgüt buluyorduk, bulamadığımız yerde de örgüt kuruyorduk. Tekbirler getirtiyorduk. Müslüman kitleleri aldatmak adına dünya dolusu paralar aktarıyorduk. Aleni olarak yapamıyorduk birçok şeyi. Maşa ile iş ve işçi tutuyorduk, yer kiralıyorduk. Ancak sen tüm bunları aleni olarak yapıyorsun. Aşk olsun sana. Kısacası senin kadar açıktan açığa iş koparamadık. Hiçbir konuda yetişemedik sana. Mahirsin! Ustasın!” diyerek bir de ayağa kalkarak alkışlamışlar.

Bu olayları izlerken kulaklarımda çınlayan bir ayet oldu: “Ebu Leheb’in iki eli kurusun ve kurudu da.” (Tebbet/1) Capcanlı bir ayet. Ebu Lehep’in rolünü üstlenen herkes birer Ebu Lehep. Ebu Lehep ölmedi, bugün kıtalar dolaşıyor. Evet, Siyonistlere alkış tutan eller kurusun! Siyonistler kurusun! Evet, canilere ve vahşilere alkış çalan eller yok olsun! Odun hamalı olarak ayağa kalksınlar. Kahr-u perişan bir vaziyette cehennemin dibini boylasınlar.

O halde biz de aylardır hatta yıllardır Gazze’de vahşi vampir Siyonistlere ölümüne direnen Hamas’ın yiğit mücahitlerini ayakta alkışlıyoruz. Diklenerek ayağa kalkıyoruz! Ayaklanıyoruz! Yahudi ve Hristiyanlardan olmadığımızı çaldığımız ve bundan böyle çalacağımız alkışlarla ilan etmek istiyoruz dünya aleme.