Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in ortaya koyduğu kural ve kaideler çerçevesinde oluşacak olan yaşam şekli son derece önemlidir. Din bir yaşam şekli olduğuna göre nasıl yaşayacağımızı da O’ndan öğrenmek durumundayız. Beğenmiyorum, yapmıyorum, bana uygun değil, eksik kalmış deme şansımız yoktur. Bu konuyla alakalı olarak rivayet edilen şu hadis manidardır. Peygamber ocağında yetişen Enes b. Malik’in bize anlattığına göre, ibadete düşkün üç sahabi Allah Resulü’nün gece ve gündüz yapmış olduğu nafile ibadetleri öğrenmek üzere onun evine geldiler. Belli ki Peygamberimiz (s.a.v.)’in bütün Müslümanlarla birlikte eda ettiği farz ibadetler dışında evinde iken Rabbine kulluğunu nasıl arz ettiğini merak ediyorlardı. İnananlara örnek olması bakımından aile yaşantılarını dahi gizlemeyen annelerimizden Peygamberimizin ibadet hayatı hakkında bilgi alınca bunun kendilerine az geleceğini düşündüler ve “Biz nerede, Peygamber nerede? Şüphesiz Allah onun geçmiş ve gelecek bütün günahlarını bağışlamıştır!” dediler. Bu sebeple içlerinden biri, “Ben bundan böyle geceleri daima namaz kılacağım!” dedi. Diğeri, “Ben her zaman oruç tutacağım ve oruçsuz günüm geçmeyecek!” dedi. Üçüncüsü ise, “Ben de hanımlardan ayrı yaşayacağım, evlenmeyeceğim!” diyerek söz verdi. Onlar bu sözleri söylerken Resulullah (s.a.v.) çıkageldi ve şöyle buyurdu: “Şöyle şöyle söyleyen sizler misiniz? Allah’a yemin ederim ki, ben sizin Allah’tan en çok korkanınız ve en çok sakınanınızım. Bununla beraber ben bazen oruç tutarım, bazen oruç tutmam. (Gecenin bir kısmında) nafile namaz kılar, (bir kısmındaysa) uyurum. Ben, kadınlarla da evlenirim. Kim benim sünnetimden yüz çevirirse, o benden değildir.” (Buhari, Nikah, 1) Resulüllah (s.a.v.)’ın bize öğrettiği sünnet çerçevesinde yerine getireceğimiz ibadetlerimiz, dini güzel bir şekilde yaşamak adına yeterli geleceğini düşünüyorum.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in bu üç sahabeyi uyarmasının arkasında yatan nedenin manidar olduğunu söylemeden geçemeyeceğim. Niye uyarma gereği duydu ki bu sahabeleri? Niye engel olmaya kalkıştı ki? Yanlış bir iş mi işliyorlardı da engel olmaya çalıştı Allah Resulü. Evet, baktığınız zaman bu sahabelerin yaptıkları şeyler yanlış işler değildi. Dinin dışında olan işler hiç değildi. Daha fazla ibadet etme isteği, daha iyisine ulaşma arzusu, daha güzelini ifa etme durumu niye yanlış olsun ki? 

Öyle değil mi? 

Ancak Allah Resulü bu durumu olması gereken bir durum olarak değerlendirmedi ve uyarma gereğini hissetti. Eğer uyarmamış olsaydı dinimizi yanlış uygulamalardan kurtaramazdık. Her önüne gelen, bir ibadeti değiştirmesi, farklılaştırması ve kendisine göre yeniden uyarlaması mümkün olacaktı. Allah muhafaza buyursun bizleri.

Yapılmak istenen davranışlar yani ibadetler Allah ve Resulünün istediği şekil ve miktarda olmayınca müdahale geldi. Bu müdahale, dine yapılan bir ilave olarak kabul edilmesi gereken bir durum olarak algılanması son derece manidardır. Sürekli oruç tutmak, geceler boyu namaz kılmak ve hiç evlenmemek bu sahabelere göre doğru bir davranış olarak kabul edilmiş olsa bile Allah Resulü (s.a.v.)’nün söylediklerine odaklandığımız zaman bunu kabul edilebilir bir tarafının olmadığını da müşahede edebiliriz. “Benim sünnetim bu değil” diyerek yapılması gerekenlere ilavelerde bulunmayı yasaklamış olması ve “Benden değildir.” diyerek de üst perdeden uyarıda bulunması bizim için son derece önemli bir konudur ve delildir.

Hadislerden edindiğimiz bilgilere göre sahabelerde ortaya çıkan farklı uygulamalar, ilaveler veya eksiltmeler Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’e bildirildiği vakit hemen düzeltme yoluna gitmişlerdir. Düzelteceği konuları dile getirmesi konusunda hutbe irat etmesi bizim için son derece ehemmiyetlidir. Hutbe yoluyla gerekenleri dile getirmesi, muhataplarından hata ve kusurların düzeltilmesini istemesi şahısları incitmek istemeyişinin en güzel ifadesidir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) de insanların genelini ilgilendiren meselelerde hutbeye çıkar, gereken uyarı ve ikazlarını buradan dile getirirdi. Kimseyi de incitmemiş olurdu bu vesileyle.

Hz. Aişe (r.ah) anlatıyor: Hz. Peygamber (s.a.v.), ruhsat ifade eden bir amelde bulunmuştu. Bazılarının bundan kaçındıklarını işitti. Bunun üzerine Resulüllah (s.a.v.) bir hutbe okudu. Adeti olduğu üzere Cenab-ı Hakk’a hamd ve senada bulunduktan sonra şöyle buyurdu: “Allah için söyleyin, bazıları benim yaptığım şeyi beğenmeyip, kaçınıyorlarmış, doğru mudur bu? Allah’a yeminle söylüyorum, ben Allah’ı onlardan çok daha iyi biliyorum. Allah’tan duyduğum korku da onların duyduklarından çok daha fazladır.” (Buhari, İ’tisam 5, Edeb 72; Müslim, Fedail 127)