.

Bu savaşta Gazze’de direnen mücahitlerin bir de hava sahası ve hava araçları olsaydı... Durum böyle olur muydu? Mücahitlerin uçurabildikleri uçakları ya da İHA’ları olsaydı yaşanır mıydı bu kadar pervasızlık? Ya da bir radar sistemleri olsaydı. Bu radar sistemine bağlı bir de uçaksavarları olsaydı. Sanırım o zaman füze çok lüks bir araç olurdu onlar için…

İşte o zaman dünya kamuoyu; Mücahitliğin, İslam’ı müdafaa etmenin, Siyonizm ile mücadelenin, Şeytanlara karşı direnmenin, hakkı ve hakikati haykırmanın ve ölümüne savaşmanın ne demek olduğuna daha yakından şahit olurdu diye düşünüyorum.

İşte size bir örnek. Bu örneği çok iyi ve doğru okumak lazım. Sıradan bir fotoğraf karesi olarak geçiştirmeyin bunu.

Dünden beri sosyal medyadan takip ediyoruz. Her türlü teçhizata sahip Siyonist askerlerle mücadele eden terlikli bir Mücahit… Tokluklarını ve susuzluklarını bilemiyoruz. Kaç gündür ne yediklerinden ne içtiklerinden haberdar değiliz. Günde bir hurmanın dışında ellerine bir şeylerin geçtiklerine henüz şahit olmuş da değiliz. 

Siz terlikle İsrail askerlerini hış ederek esir alan mücahitlere inanmıyor musunuz? Aklınız hayaliniz almıyor mu böyle bir olayın gerçekleşebileceğine? Dünya’nın madden ve manen desteklediği ve doyurduğu İsrail askerlerini yine dünyaya matara eden mücahitlerin terlikle cihadı sürdürdüklerine inanamıyor musunuz? Böyle bir kıyaslamanın yapılabileceğine ihtimal vermiyor musunuz? İnanmıyorsanız diyecek bir şey yok. Konu kapanmıştır.

Ben onların değil terlikle, çıplak ayakla operasyonlar yaptıklarını, dünyayı Siyonist Askerler için zindana çevirdiklerini gördüm daha önce... Operasyonların çoğunda çıplak ayaklı Mücahitler çarpıyor göze. Değil ayaklarına sıradan bir askeri bot bulmaları, ayakkabı bile lüks o Mücahitler için…

Züccaciye dükkanına dadanan filden daha fazla zarar verdi Gazze’ye giren Yahudi askerleri. Avrupalıların felsefesine göre insan; “Düşünen hayvandır.” O halde bu tanımlama Yahudiler için yapılmış eksik bir tanımlamadır... Yeniden bir tanımlama yapmak gerekiyor. Yapılan bu tanımlamanın dünya insanlarına da öğretilmesi şart.

Onlar terlikle sergiledikleri mücadelelerine devam ededursunlar, biz de dönelim kendi gündemimize.

Gazze’de soykırım devam ederken Suudi Arabistan’da yapılan etkinlikler için Türkiye’den yüksek seslerle itirazlar yükselmişti vakti zamanında. Bu doğru ve yerinde bir itirazdı. Olması gerekenlerdi. İslami ve insani idi. 

Gazze’de katliam henüz bitmiş değil. Çatışmalar, yıkım, soykırım ve ölüm maalesef devam ediyor. Şanlıurfa’da kültürel etkinlik adı altında günlerce sürecek eğlence programları düzenleniyor. Bunun için devasa platformlar kuruluyor. Reklamlar tam hız devam ediyor. Bizimle ilgi ve alakası olmayan kimi sanatçılar (uçuk paralarla) sahne alıyorlar, bize; bizim kültürü aktarıyorlar(!) tanıtıyorlar(!)

Türkiye’de günlerdir tasarruf tedbirleri anlatılıyor. Bunun için yönetmelikler ve kanunlar çıkartılıyor. Makam arabalarına kadar bir çık kalemde araç ve gereçlere kısıtlamalar getiriliyor. Bu etkinliklerin tasarruf tedbirleri dışında yapılıyor olmasını aklım hafsalam almış değil. Maalesef Türkiye’de, alt katta taziyeler kabul edilirken üst katta düğün şenlikleri gibi halaylar çekiliyor. Şimdiden solo gösterisine hazırlık için uçaklar hiç olmadığı kadar alçak uçuşlar gerçekleştiriliyor Şanlıurfa’nın semalarında.

Ne diyeceğiz? Nasıl anlayacağız? Din kardeşi olduğumuzu mahşer gününde nasıl ispatlayacağız Yüce Rabbimize?

Yaptırımın gücü olarak devletlerin işleyen sistemleri; (hassaten Yahudilerin) işlerini hallettikleri yegane sığınak olduğunu söylemek kahinlik manasına gelmemeli. İslami olmayan, Halife’nin bulunmadığı ve Şeriat’ın uygulanmadığı her sistem; gayr-i müslimlerin rahat ettikleri, keyif çattıkları, çıkarılan yangınlarda sigaralarını tüttürdükleri rejimler olmuştur. O yüzden dünya çapında rejim değişikliklerini hep istediler, alkışladılar ve bu vesileyle haddi hesabı olamayan paralar dökerek hizmetkarlar yetiştirdiler. Orta doğu’da yer alan devletlerde darbelerin fazlalığı ve sürekliliği bunun en güzel ispatıdır. Şimdilerde Mısır’da Sisi’nin yerinde devlet eliyle şehit edilen Mursi olmuş olsaydı Yahudilerin uyguladıkları bu pervasızlık yaşanabilir miydi? Tüm dünya çok iyi biliyor ki Sisi, darbenin eli kanlı çocuğudur. 

Yahudiler sistemlerini kurduktan sonra dünyanın gözü önünde çocukları katlediyor, çıt yok.

Kadınları katlediyor, çıt yok.

Bir ülkeye, bir millete soykırım uyguluyor, çıt yok.

Dokunulmaz olan hastaneleri yok ediyor, çıt yok.

Evleri, mahalleleri, toplama kampları hatta kocaman şehirleri yok ediyor, çıt yok.

Ülkeyi talana çevirdiler, yine çıt yok.

Dünya Müslümanları; ya Filistin’in gayretleri sonucu şahlanarak kurtulacak bu beladan bu musibetten ya da Filistin’in çöküşü ile beraber girdiği girdapta, saplandığı bataklıkta kıvranmaya devam edecek.